ABD’de seçilmiş lider Joe Biden’ın dış siyasette yapacaklarına dair en çok merak edilen mevzuların başında İran gelirken, terör örgütü El Kaide’nin iki numaralı ismi Abdullah Ahmed Abdullah’ın Washington’ın buyruğuyla İran’da öldürüldüğü argüman edildi. Abdullah, ABD’nin Kenya ve Tanzanya Büyükelçilik binalarına 7 Ağustos 1998’de düzenlenen ve 224 kişinin ömrünü yitirdiği akınların planlayıcısı olarak gösteriliyordu.
New York Times (NYT) gazetesinin, ismi açıklanmayan istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberine nazaran 1998’de Afrika’daki iki ABD büyükelçiliğinin bombalandığı akınları organize etmekle suçlanan Ebu Muhammed el Masri kod isimli Abdullah’ın (58) 7 Ağustos’ta motosikletli iki İsrail casusu tarafından Tahran’da suikaste uğradı.
Haberde, taarruzların yıldönümü olan 7 Ağustos’ta kızıyla birlikte konutunun yakınlarında aracıyla seyir halinde olan Abdullah’a motosikletli iki kişinin yaklaştığı, İsrail istihbaratından olduğu belirtilen ikilinin, arabaya gerçek beş el ateş ettiği, Abdullah ve kızı Meryem’in olay yerinde öldüğü öne sürüldü. NYT, İran medyasının ölenlerin kimliğini gizlediğini savundu. Buna nazaran İran’da gündeme yansıyan haberlerde hayatını kaybedenlerin Lübnanlı tarih öğretmeni Habib Davud ve kızı Meryem olduğu belirtildi. İran İhtilal Muhafızları, Davud’un Hizbullah üyesi olduğunu aktardı.
İran Dışişleri Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada haberin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. İran topraklarında “El Kural teröristi olmadığı” söz edilen açıklamada, “Washington ve Tel Aviv, her vakit olduğu üzere işlenen cürümlerin sorumluluğundan kaçmak için İran’ın bu kümelerle kontağı olduğunu öne süren palavralar ortaya atıyor” denildi.
Abdullah, Kenya’da ABD elçiliğine yönelik hücumdan sorumlu tutuluyordu.
‘PSİKOLOJİK SAVAŞ’
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, İran’da El Kural üyelerinin bulunmadığını söyledi. Hatibzade, tezleri “ABD ve İsrail tarafından sürdürülen ruhsal savaşın bir parçası” ve “Hollywood senaryosu” olarak nitelendirdi. NYT’nin haberinde, El Kural başkanı Eymen el Zevahiri’nin vazifesini devralacak kişi olarak gösterilen “Abdullah’ın öldürüldüğünün düne kadar bâtın tutulduğu” vurgusu dikkat çekti. Haberde işaret edilen öbür bir noktada Şii İran ile Sünni El Düstur ortasındaki çatışma nedeniyle Masri’nin İran’da yaşadığı haberlerinin şaşırtan olduğuydu.
Kimi uzmanlara nazaran Tahran hükümeti, El Esas yetkililerinin ülkede bulunmasına müsaade vererek örgütün İran’a operasyon düzenlemesine pürüz olma istikametinde teminat emelinde. Tahran’ın El Kaide’nın ortak düşman ABD’ye karşı operasyon düzenlemeleri için topraklarını açtığı da argümanlar ortasında. Hamas, Taliban ve İslami Cihad işaret edilerek bunun bir birinci olmadığı hatırlatıldı. Tahran El Kural üyelerinin topraklarında bulunduğu tezleri daima yalanlamıştı. 2018’de dışişleri bakanlığı sözcüsü, ülkeye giren militanların gözaltına alınarak sınıdışı edildiğini söylemişti.
Reuters’a konuşan bir ABD yetkilisi, NYT’nin haberindeki ayrıntıları doğrulamazken operasyonda ABD’nin rol oynayıp oynamadığı hakkında bir açıklamada bulunmadı. Gazeteye konuşan bir öteki ABD’li yetkili, “Masri’nin 2003’ten beri İran’da gözaltında olduğu belirtilse de edilse de 2015’ten beri Tahran’nın üst seviye mahallelerinden birisinde özgürce yaşadığını” tez etti.
Cumhuriyet
