Ankara Kent Hastanesi Ağır Bakım Uzmanı ve Bilim Konseyi üyesi Doç. Dr. Sema Turan, koronavirüsün akciğerde yarattığı tahribata dikkat çekerek, “Virüsün şiddeti devam ediyor. Yarattığı akciğer hasarı inanılmaz. Bir ağır bakım doktoru olarak söyleyebilirim ki gördüğümüz akciğer sinemaları ve tomografileri olayın şiddetinin hayli fazla olduğunu ve bu hasta kümelerinin da zannedildiği üzere çok ileri yaş olmadığını; ömrü içerisinde faal hayatını devam ettiren bireylerin de çok ağır klinik tablolarla bize başvurduğunu söylemek zorundayım.
” ‘BU HASTALAR SANKİ NASIL NEFES ALABİLİYOR?’ DİYEBİLECEĞİNİZ GÖRÜNTÜLER”
Hastanın akciğer tomografileri ve sinemalarını gördüğünüz vakit ‘Bu hastalar sanki nasıl nefes alabiliyor?’ diyebileceğiniz manzaralar. Bizim halkımızdan tek beklentimiz kurallara uysunlar ve ağır bakıma gereksinim duyulmasın; ağır bakım ortamı sahiden güç bir ortam, hastalar için de çok problemli bir yer. Kendilerinin buna gereksinim duymamaları için kısıtlamalara uyulmasını tavsiye ediyorum” diye konuştu.
‘YOĞUN BAKIM YATAKLARIMIZ DAİMA DOLUYA YAKIN’
Prof. Dr. Turan, Ankara Kent Hastanesi olarak pandeminin başından beri yatak sayılarını artırarak dinamik bir süreç yaşadıklarını kaydederek, “Her gün değişen bir sürecimiz oldu. Ve bu süreç içerisinde de gereğince ağır bakım yatağına ve servis yatağına sahibiz. Talihimiz; büyük bir yer ve büyük bir hastane olmamız. Ankara Kent Hastanesi Avrupa’nın da en büyük hastanelerinden biri; o nedenle bizim yer sorunumuz olmadı. Ağır bakım yataklarımız daima doluya yakın fakat ‘turn-over’ denilen zaman sürecini sağladığımız için hastalarımıza yer bulabildik. Aslında tüm Ankara bölgesine hizmet ettik, hatta tüm Türkiye’den de hastalarımız gelebildi. Ankara Kent Hastanesi olarak gerekli hizmeti sağladık ve sağlamaya da devam ediyoruz” sözlerini kullandı.
‘BU PERİYODU BU BİÇİMDE YAŞAMAK ZORUNDAYIZ’
Prof. Dr. Turan, tüm dünyanın pandemi ile gayretine dikkat çekerek, “Tüm dünya genelinde bu virüsün ortadan kalkması gerekiyor. Bunun için bir vakit öngörüsünde bulunmak çok kolay değil. 1918’de çıkan İspanyol gribinin ne kadar uzun sürdüğünü biliyoruz. Biz de aslında bir mühlet daha ne yazık ki bununla yaşamayı öğrenmek zorundayız. 100 yılda bir gelen salgın bizim dönemimize denk geldi. Biz de bu devri bu formda yaşamak zorundayız. Mühleti hakkında bir öngörüde bulunmak çok zor” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhuriyet
