Türkiye, artan nüfus, mevsim normallerinin altında seyreden yağış ölçüsü, su kullanımındaki yanlışlar üzere nedenlerle en kurak periyodunu yaşıyor. Baraj ve göllerdeki su düzeyleri de süratle düşüyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı ve Meteoroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İnanç Özdemir yağış ölçüsü, baraj ve göllerdeki kuraklıkla ilgili açıklamalar yaptı.
“YEŞİL İSTANBUL YERİNE, BETON İSTANBUL”
Global iklim değişiminin en büyük sebebinin kentleşme olduğunu söyleyen Özdemir, “Artık yeşil İstanbul yerine, beton İstanbul diyoruz. Sebebiyse inşaat ve beton alanlarının çok fazla oluşmasıdır. Türkiye şu an son 50 yılın en kurak periyodunu yaşıyor. Bunu sebepleri ise tabiatın çok süratli bir formda tahrip olması, insanların çok para kazanma hırsı, çarpık kentleşmedir. Bu etkenler ötürü kentlerdeki olağan iklimi değiştiriyor. Çarpık bir iklim meydana geliyor” dedi.
“AKILLI TARIM SİSTEMLERİ KURMAMIZ LAZIM”
Suyun yüzde 75’ni tarımda kullandığımızı söyleyen Meteoroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İtimat Özdemir, “Meteorolojik kuraklığın azalması hidrolojik kuraklığı tetikliyor. Bu sebepten ötürü göller ve akarsularda azalma meydana geliyor. Tarım alanında çok büyük bir su kullanımı var. Halbuki kişisel tarım değil, çoklu sistemlere ulaşan akıllı tarım sistemleri kurmamız lazım. Yağmur sularını ve binalarda kullanılan suların tekrar kullanımı sağlanması gerekir. Bu türlü olması ekolojik dengeyi tekrar geri getirecek ve daha konforlu bir hayat sürmemizi sağlayacaktır” diye konuştu.
“15 GÜN SUSUZ KALMAK DEMEK BULAŞICI HASTALIKLARIN ARTMASI DEMEK”
İçerisinde bulunduğumuz durumu hafife almamamız gerektiğini vurgulayan Özdemir, “Beklenen en makus senaryoyu düşünmek istemiyorum. İstanbul’un 15 gün susuz kalması demek, bulaşıcı hastalıkların artması demek. Şu an tüm dünyanın savaştığı koronavirüsü bile sollayacaktır. Bugünden itibaren hiç durmadan kitlesel olarak önlemler almamız gerek. Bu söylediklerim yalnızca lafta kalırsa çok büyük yaralar alabiliriz. İstanbul barajlarındaki sular yetmiyor. Etraf vilayetlerden sular barajlarımıza getiriliyor. Bu barajlarında korunması lazım sapanca gölü dünyanın ikinci içme suyu havzası fakat şu an uzun yıllardan beri tahrip edilmekte. Aslında yalnızca İstanbullu değil tüm Türkiye’yi müdafaamız lazım. Mesela tarımda bir kilo domates için 200 litre suya gereksinim var. Bu yüzden ferdî tarım değil kitlesel tarıma yönlenmemiz gerektiğini düşünüyorum” tabirlerini kullandı.
“DİKİNE DEĞİL YATAY BİNALAR YAPILMALI”
İstanbul’un bu beton kent halini düzeltmemizin uzun yıllar olacağını belirten Meteoroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İnanç Özdemir, “İstanbullu bu haliyle bıraksak yeniden şükür diyeceğiz. Lakin bir biçimde kent planlarının yine yapılması ve gözden geçirilmesi gerekir. Dikine binalar değil yatay binalar yapılmalı. Her binanın su depoları ve su sarnıçları olması lazım. Yoksa bu iklim değişimi kaçınılmaz olacak. Susuzluk ve kuraklık bugünkünden daha berbat olacak. İstanbul’da 4 milyon üzerinde araç var. Bu araçlar her gün trafiğe çıkıyor. Bu araçlar yıkanırken şebeke suyu kullanılmaması lazım. Yıkıma firmaları kullandıkları suyu arıtması lazım” dedi.
“SU KULLANIMINI EN MİNİMUM SEVİYEYE İNDİRMELİYİZ”
Yağacak kar ve yağışla barajların ağzına kadar suyla dolacağını düşünmenin yanlış olduğunu söyleyen Özdemir, “Önümüzdeki ocak ayının 12’sinden itibaren güneyli rüzgarlar suratını kaybedip kuzeyli rüzgarlara dönecek ve yağışlar başlayacak. Kuzeyli rüzgarlar iç Anadolu ve yüksek kesitlerde kara dönüşecek ve bu kara dönüşümle bir nebze rahatlamış olacağız. Bu sebeple su kullanımını en minimum seviyeye indirmeliyiz. Suyu akıllı kullanmamız gerekiyor. Bu durum kişisel olabilecek bir şey değil. Belediyeler, toplum kuruluşları, üniversiteler bu mevzuda halkımızı aydınlatması lazım. Yoksa süreksiz tahlillerle hiçbir yere varamayacağız” diye konuştu.
Cumhuriyet
