MHP önderi Bahçeli, son gelişmeler üzerine yazılı açıklama yaptı.
Bahçeli açıklamasında şu tabirleri kullandı:
“Milli birlik ve toplumsal huzurumuzu baltalamak, mazisi asırlara dayanan kardeşlik bağlarımızı budamak, devletin ülkesi ve milletiyle parçalanamaz bütünlüğünü dinamitlemek isteyen meşum odakların melun oyunları gizlenemeyecek ölçüde ortadadır.
İbretlik gerçekleri, ihanete çanak tutan kişi ya da kesitleri görmezden gelmek artık mümkün değildir.
Geldiğimiz bu etapta mızrağın çuvala sığması imkânsızdır.
Türkiye’nin, terörün hunhar aksiyonlarına boyun eğmesini dayatan, asıl manasından koparılmış demokrasi ve özgürlük ezberleri karşısında taviz vermesini amaçlayan habis çevreler yıllardır aktif haldedir.
Yozlaşmış ve soysuzlaşmış demokrasi dileği taşıyanların, 6 Ocak günü ABD Kongresi’ne yapılan boynuzlu baskından ilham aldıkları bir diğer altı çizilmesi gereken konudur.
Demokrasinin defin merasimini düzenleyenlerin esasen insanlığa söyleyecekleri hiçbir şey de kalmamıştır.
Bilhassa Ortadoğu coğrafyasında vasat bulan dehşet ve vahşet ortamının ülkemize sıçraması niyetiyle kesintisiz provokasyon içinde olanların hüviyetleri muhakkaktır.
Kaldı ki bellerinin kırılması ise an sıkıntısıdır.
2010 yılının Aralık ayında Tunus’ta başlayan Arap Baharı’nın kesin ve sonuca bağlanacağı asıl amaç ülkesinin Türkiye olduğu izahtan varestedir.
Gerçekten son on yılda devletimiz ve milletimiz planlı, sistemli ve sonuç odaklı pek çok kalkışmaya, işgal teşebbüsüne, hain teşebbüse alenen maruz kalmış, direkt muhatap olmuştur.
2013 yılı Haziranı ayında tırmanan Seyahat Parkı şiddeti, 2014 yılında gerçekleşen 6-8 Ekim olayları, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren yeşeren hendek terörü, 15 Temmuz 2016’da vuku bulan FETÖ işgal denemesi ülkemizin mahvı için kurgulanan iç ve dış düşman ataklarıdır.
Terör örgütleri efendilerinden aldıkları talimatlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine tesis edilen yıkım koalisyonunda eşzamanlı buluşmuşlardır.
PKK ile FETÖ, DEHAŞ ile DHKP-C, MLKP ile THKP-C birebir kaynaktan beslenen, birebir emellerle teçhiz edilmiş, birebir yollarla teşkili sağlanmış kanlı terör örgütleri olarak milletimize ve ülkemize musallat olmuşlardır.
Bunların siyasi ayakları da zillet ittifakı çatısı altında yuvalanmıştır.
6-8 Ekim olaylarının türel muhtevası titizlikle yorumlandığında, Türkiye’nin önüne nasıl feci ve şiddetli bir tuzağın kurulduğu açık-seçik olarak görülecektir.
Serhildan olarak isimlendirilen bu ihanetle yüzleşmeden, halkı sokağa davet eden hainlerle çaba edilmeden maşeri vicdan huzur ve feraha tam manasıyla kavuşamayacaktır.
6-8 Ekim olaylarıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırlamış olduğu kapsamlı iddianamenin Ankara 22.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi bölücülükle ve terörizmle hesaplaşmak ismine tarihi bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
14 Nisan 2009 tarihinde yapılan KCK operasyonlarıyla tutuklanan bölücülerin 30 Mart 2014 Mahalli Yönetimler Seçim sürecinde kuşkulu halde tahliye edilmeleri, bu tahliye edilenlerin 6-8 Ekim olaylarının sevk ve yönetim merkezinde konuşlanmaları tesadüfün ötesinde FETÖ-PKK işbirliğinin ortaklaşa kumpasıdır.
PKK/KCK silahlı terör örgütünün evvel özyönetim-özerklik, akabinde kelamda büyük Kürdistan’ı kurma gayesiyle 37 kişinin vefatına neden olan ve 32 vilayette gerçekleşen şiddet ve terör aksiyonları katiyen gurursuz bir başkaldırıdır.
Kelamda Rojava ihtilalini son yurdumuza taşıma planı Türkiye’yi bölme ve bitirme senaryosunun bir modülüdür.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6-8 Ekim olaylarının çıkmasında direkt hissesi bulunan 108 kişi hakkında 30 farklı kabahatten dava açmıştır.
Bunların en azılılarından birisi de CHP’nin ve DÜZGÜN Parti’nin destekleyip sempati beslediği terörist Selahattin Demirtaş’tır.
Şurası nihaidir ki, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen neyse terörist Demirtaş odur.
6-8 Ekim olaylarıyla 15 Temmuz kalkışması, Seyahat Parkı hadiseleriyle Hendek terörünün istikameti öz itibariyle bir ve birebirdir.
Terörist Demirtaş’ın 30 Eylül 2014 tarihinde yaptığı direniş daveti, 6 Ekim 2014 tarihinde KCK’nın kelamda Türkiye sorumlusu bir teröristin de katıldığı HDP MYK toplantısında halkın sokağa daveti hatası ve suçluları tevsik etmektedir.
HDP, DTK, DBP, HDK, PKK, YPG ittifak halinde Türkiye’ye meydan okumuş, ateşli silahlarla, bombalı suikastlarla, nefret telaffuzlarıyla ve organize formda ulusal varlığımıza saldırmışlardır.
Bunların ikmali, tahkimi ve desteği de FETÖ tarafından yapılmıştır.
Hiç kimse demokrasi ve özgürlük kisvesiyle 6-8 Ekim şiddet olaylarının faillerini aklamaya, haklı çıkarmaya kalkışmamalıdır.
Buna yeltenen kim varsa suça iştirak etmiş sayılacaktır.
PKK/KCK’nın kuklası olan HDP ve öteki marjinal terör partileri Anayasa’nın 68’inci hususunun 4’üncü fıkrasını açıkça çiğnemişler ve kabahat işlemişlerdir.
Bunun yanı sıra Anayasa’nın 69’uncu unsuruna nazaran, bölücülüğün ve terörün odağı haline gelmiş partilerin kapatılması inkar edilemez bir amir karardır.
HDP, 6-8 Ekim olaylarının, hendek terörünün ve bölücülüğe mihmandarlık yapmasının bedelini kanun, millet ve tarih önünde mutlaka ödemelidir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, özellikle 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili hazırlanan ve hukuken açık ihbar niteliği taşıyan iddianameyi temel alarak HDP hakkında acil gereksinim olan kapatma davasını hızla açabilecektir.
Şayet kapatma davasının açılması tavını kaybedip tavsamaya havale edilirse Milliyetçi Hareket Partisi Siyasi Partiler Kanunu’nun 100’üncü hususuna müzahir olarak gereğini vakti geldiğinde inanmışlıkla yapacaktır.
CHP’nin, ÂLÂ Parti’nin itirazları kabahat ve hatalıyı muhafaza mahiyetindedir.
Bunun yanında teröre yardım ve yataklık olarak da ayrıyeten ele alınmalıdır.
Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasına itiraz edenlerin, sırtlarını dönerek şovmenlik yapanların, terör örgütleriyle tıpkı kümeye girenlerin 6-8 Ekim olaylarından ders almaları, sivil itaatsizlik çarpıklığına özenmemeleri samimi tavsiyemdir.
Terör örgütlerinin tazyik ve tahrikleriyle “Üniversitelere kayyum istemiyoruz” temalı protestolarla ABD’deki Kongre işgalinin birebir periyoda denk gelmiş olması dikkat cazip ve tek kaynaktan beslenen bir hareket tipine işaret etmektedir.
Ayrıyeten 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nin akabinde CHP adayı etrafında şekillenen ve sokak tartışmalarıyla temellenen tehlikeli telaffuzlar, 3 Kasım 2020 ABD Lider Seçimi’nden sonra tetiklenen hengame ve kutuplaşma ortamıyla amaç-araç itibariyle farklı görülmemelidir.
Türkiye Cumhuriyeti sokakta kurulmamış, sokak sokak aksiyon yapan vazifeli casuslara rehin bırakılmayacaktır.
ABD’nin seçilmiş Başkanı’na ve seçim sonuçlarına hürmet duyan, lakin Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’na kelamda diyen CHP Genel Başkanı’nın hukuka ve ulusal iradeye savaş açması kendisini bekleyen makus sondan da asla kurtaramayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı’na kelamda demek öz itibariyle Türk milletine, demokrasi kültürüne, ulusal egemenlik unsurlarına hakarettir, hıyanettir, hürmetsizliktir.
Zalimlerin ve Türkiye düşmanlarının yeminli sözcüsü olan Kılıçdaroğlu, FETÖ’ye, PKK’ya, MLKP’ye, DHKP-C’ye tutunmaktan, bu hain örgütlerle yol yürümekten derhal vazgeçmeli, teröristlerle bağını kesmelidir.
Yoksa cürüm ve terör örgütleriyle irtibat ve iltisakının vebali kendisinin siyasi sonunu hızla hazırlayacak, milletimiz bu namertliği affetmeyecektir.
GÜZEL Parti Başkanı’nın da heyecanla rezervini yaptığı terörist Demirtaş ile kahvaltı programını meçhul bir tarihe erteleyip masa edebiyatına son vermesi konuta dönüş yolunda kendisini bihakkın rahatlatacaktır.
Ne idüğü bilinmeyen Düzgünleştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek için masa kurulsun diyen bu şahıs bilmelidir ki, çift taraflı davranan ve ikiyüzlü olan bizatihi kendisidir.
Çok şükür şafak sökmüş, bölücü terörün sonu görünmüştür.
Huzurun, dirliğin, birliğin, refahın ve güvenliğin 2023 amaçlarıyla gerçekleşmesinin önünde hiçbir mani kalmamıştır.
Cumhur İttifakı bunu sağlamaya becerikli ve muktedirdir.
Türk milleti yeni bir destan yazacak, yeni bir diriliş mucizesine imza atacak; bu destanda, bu Türk mucizesinde katillere, köhnelere, kötülere, karanlık projelere asla yer olmayacaktır.”
Cumhuriyet
