Akşener, Youtube kanalından açıklama yaparak hükümete sert sözlerle yüklendi. İktidarın dış siyasetlerini eleştiren Akşener, “Dış siyaset, diplomasi kanalları ile yapılır. Parti vilayet kongrelerinde, toplumsal medya hesaplarında, Cuma namazı çıkışlarında yapılmaz. İçeride hamasi nutuklar atıp, dışarıda ‘Ne vereyim ağabeyime?’ denmez. O nedenle, ülkelerin dış siyasetleri, bireylere nazaran oluşturulmaz, şahıslar ortası dostluk bağlarına nazaran belirlenmez, haftada bir siyaset değiştirilmez” diye konuştu.
“YA BİR YOL BULMALI YA DA YOLDAN ÇEKİLMELİ: Milletimiz ağır ekonomik şartlarla boğuşurken, yalnızca siyasi ikbal uğruna, yanan ateşe odun taşımanın manası yok. Milletin sıkıntısı, işsizlik. Milletin sıkıntısı, kaynamayan tencere. Milletin kederi, özgürlük. Milletin kederi, ödenemeyen faturalar, gelmek bilmeyen ay sonları. İktidar ivedilikle boş konuşmayı, hamaset yapmayı bırakıp, milletimizin gündemine odaklanmalıdır. Yani iktidar, milletimizin kendine verdiği işi yapmalıdır. Emeklilere nefes aldıracak adımları atmalı, Tencereyi kaynatamayan anaların feryadına kulak vermeli, ülkesinden umudunu kesen gençlerimize moral olmalıdır. Şayet bunu yapamıyorsa da benden bu kadar demeyi bilmeli, özetle ya bir yol bulmalı ya da yoldan çekilmelidir.
DEVLET AŞIYI BULUR VE GETİRİR: 50 milyon doz aşı için muahede yaptığını açıkladıktan 3 ay sonra, iktidarın, lakin 3 milyon doz aşıyı temin edebilmiş olması, vatandaşlarımız da haklı olarak hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu vesileyle iktidara, aşıyla ilgili olarak, nasıl büyük bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunu, bir defa daha hatırlatmak istiyorum. Aşının temini ve uygulama süreçleriyle ilgili olarak, bilgiler ve takvim net formda ivedilikle açıklanmalıdır. Devlet, aşıyı getirmek için uğraş sarf etmez. Bulur ve getirir.
SESSİZ KALAMAZLAR: Gazeteci ve siyasetçilere yapılan taarruzları, devletin savcısına yönelen tehditleri, milletimizin hem huzuru hem de güvenliği açısından korku verici buluyorum. Daha evvel yaşanan taarruzlarda olduğu üzere, devleti yönetenler, gereken karşılığı vermedikçe, bu olayların devam edeceğinden endişeliyim. Bu tip olaylar karşısında, birinci reaksiyon vermesi gerekenler devleti yönetenlerdir. Münasebetiyle, son yaşananlarla ilgili olarak, birinci ve en kıymetli muhatap da Sayın Erdoğan’dır. İçişleri ve Adalet bakanları da saldırganlarla ilgili vakit kaybetmeden süreç yapmakla mükelleftir. Zira, 83 milyonun can ve mal güvenliğinin sorumluluğu, onların omuzlarındadır.
MEDENİYET VE HUKUKTAN UZAK: Kendilerine yönelen en küçük kelamlı hücuma bile en üst perdeden karşılık verirken, ülkenin siyasetçisi, gazetecisi, savcısı akına uğrayıp, tehdit edilirken sessiz kalamazlar. Bu olmaz, olamaz. Bir yandan hukukta ıslahattan kelam edip, öteki yandan bu hukuksuzluklara sessiz kalmak olmaz. Hele ki saldırganlara art çıkanlara, bir çift kelam edememek hiç olmaz. Bu vesileyle Sayın Erdoğan’ı, Küçük ortağını, bu hususlarda takındığı, medeniyet ve hukuktan uzak tavrı konusunda, uyarmaya çağırıyorum.
DIŞ SİYASETTE ‘NE VEREYİM AĞABEYİME?’ DENMEZ: Dış siyaset, devlet ciddiyeti ile, milletin çıkarları öncelenerek yapılır. İç siyasette sempatik görünmek, oy almak, oyunu cebinde tutmak için yapılmaz. Dış siyaset, diplomasi kanalları ile yapılır. Parti vilayet kongrelerinde, toplumsal medya hesaplarında, Cuma namazı çıkışlarında yapılmaz. İçeride hamasi nutuklar atıp, dışarıda ‘Ne vereyim ağabeyime?’ denmez. O nedenle, ülkelerin dış siyasetleri, şahıslara nazaran oluşturulmaz, bireyler ortası dostluk bağlarına nazaran belirlenmez, haftada bir siyaset değiştirilmez.
ERDOĞAN İKTİDARININ HIRSI: Sayın Erdoğan ve hükümetleri, maalesef, Avrupa Birliği normlarını, vesayeti yıkma mazeretiyle, memleketi bir parti devletine dönüştürme gayesiyle kullandı. İktidarının birinci yıllarında, bu bahislerde adımlar atan Sayın Erdoğan, kendini, mutlak güç olarak gördüğü andan itibaren, köprüleri attı. Kendi imzaladığı kontratlara karşın, AİHM kararlarını uygulamayan, iç hukukta, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan, yargıyı, siyasetin art bahçesi haline getiren tavırların sonucu, Türkiye-AB ilgilerini zora soktu. İşte bunun faturasını da bugün, Doğu Akdeniz üzere bölgesel mevzularda bile karşımıza koyuyorlar. Yani, Sayın Erdoğan’ın iktidar hırsının ve bu hırsın beden bulmuş hali olan, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin sonuçlarını yaşıyoruz.”
Cumhuriyet
