Her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanan, bu hoş memlekette, Ulu Başkanımız Atatürk’ün öncülüğünde bize sunulan en pahalı miras, Cumhuriyet’in bir yıldönümünü daha coşku, sevgi ve bağlılıkla kutluyoruz.
Gazi Paşa’nın; “Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük onurlarla, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne keyifli Türküm diyene!” dilekleriyle nutukta tabirini ne derece yerine getirebildik, tartışılır.
Zorluklar içinde olsak da, kimi örümcek başlılar bu aziz kıymeti sıradanlaştırmaya, ya da direkt amaç almaya kalksa da, bizim sevgimiz ve bağlılığımız ve Cumhuriyet’i sonsuza dek taşıma inacımız tam, en azından.
Ulu başkanımızın çok kıymet verdiği sporda ise kıymetli imtihanlar bizleri bekliyor. Kuşkusuz bunlardan en kıymetlisi, dış dünyada hem ülkemiz açısından, hem de kulüp ve ferdî olarak sportmen bazında en yüksek saygınlık göstergesi olimpiyatlar.
Pandeminin zorlukları içinde hazırlanılan Tokyo‘da bazılarına nazaran başarılı olduk, kimi görüşlere nazaran de daha da başarılı olabilirdik.
Birinci defa güreş ve halterin gölgesine sığınmadan bu güne dek gözlerden ırak özveriyle çalışan, hakikat formül, sistem, gerçek yönetici ve harcanan emekle, farklı branşlarda madalya kovaladık, kürsünün en zirvesine çıktık. Bazıları de madalyaları kıl hissesi kaçırdı. Bayan atletlerimiz dış dünyada çağdaş Türk bayanının, “Atatürk’ün Kızları”nın gerçek imajını belleklere kazıdı. Ata’ya, Türkiye Cumhuriyeti’ne layık sportmenler olduklarını kanıtladılar.
Artık önümüzde 2024 Paris var. Pandemi nedeniyle hazırlık mühleti bir yıl daha kısaldı. Dalya demiş, 100 yaşında bir Cumhuriyet’in onurlu ve gururlu bireyleri olarak çıkacağız arenaya.
Önümüzdeki yol, “Ben atletin, zeki,çevik ve ahlaklısını severim” diyerek sayfaların almayacağı spor ideolojisini bir cümleye sığdırıveren Atatürk’ün çizdiği yol…
Daha 1915 yılında “Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişliği”ne atandığında hükümet için hazırladığı raporda okullardaki cimnastik derslerinin artırılmasını teklif eden Mustafa Kemal’in yolu…
Savaşın çabucak akabinde ulusal spor siyasetini oluşturup, azınlıklara karşı, Türk gençlerinin binbir özveriyle oluşturduğu kulüplere devlet takviyesi sağlayan Mustafa Kemal’in yolu…
Vücut Eğitimi derslerini okullarda mecburî kılan birinci devlet adamı olan, “Gazi Terbiye Enstitüsü”nü kurduran, eğitim için sonradan efsane olacak spor adamlarımızı Avrupa’ya gönderen, Avrupa’dan öğretmen getiren Mustafa Kemal’in yolu…
Lozan mutabakatına spor unsurunu eklettirip, 1920 Olimpiyatları’na Osmanlı yenildiği için savaş hatalısı sayılarak alınmayan, daha evvel Ermeni, Rum, İngiliz ve Yahudilerle temsil edilen Türkiye’yi, 1924 Olimpiyatları’na; 11 atlet, 3 bisiklet, 2 halter, 1 eskrim, 5 güreş ve 18 futbolcu ile sokarak, ay-yıldızı tüm dünyaya spor yoluyla tanıtan Mustafa Kemal’in yolu…
“Arkadaşlar! En hoş coğrafik vaziyette ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; sanayisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük ideali olarak düşünmeli ve onu az vakitte başarmalıyız…” diyen Mustafa Kemal’in yolu…
Mevt döşeğindeyken TBMM’nin 01 Kasım 1938’deki açılışında okunmak üzere Başbakan Celal Bayar’a ilettiği notta,“Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin ulusal terbiyesinin ana ögelerinden saymak lazımdır. Bu işte, hükümetin şimdiye kadar olduğundan daha çok önemli ve dikkatli davranması, Türk gençliğinin spor bakımından da ulusal heyecan içinde, itina ile yetiştirilmesi kıymetli tutulmalıdır… “ diyen Mustafa Kemal’in yolu…
Cumhuriyet’e layık, Ata’sına layık Türk gençliğinin yolu…
Cumhuriyet
