Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Lideri Ali Babacan, yarın ikinci sefer hakim karşısına çıkmaya hazırlanan Cumartesi Anneleri’ne ait olarak “Devletin vazifesi, yakınlarını arayan acılı annelere hesap vermektir; hesap sormak değil” sözlerini kullandı.
Cumartesi Anneleri’nin üç yıl evvel 700. hafta aksiyonunda gözaltına alınan ortalarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ikinci duruşması yarın görülecek.
Babacan davayı anımsatarak şu paylaşımı yaptı:
“Cumartesi Anneleri, yıllardır gözaltında kaybedilen yakınlarını arıyor. Devlet ise yakınlarını bulmak yerine acısı olanları yargılıyor. Yarın tekrar duruşmaları var. Devletin vazifesi, yakınlarını arayan acılı annelere hesap vermektir; hesap sormak değil.”
Cumartesi Anneleri senelerdir gözaltında kaybedilen yakınlarını arıyor. Devlet ise yakınlarını bulmak yerine acısı olanları yargılıyor. Yarın yine duruşmaları var.
Devletin görevi yakınlarını arayan acılı annelere hesap vermektir, hesap sormak değil.#CumartesiAnneleri850Hafta
— Ali Babacan (@alibabacan) July 11, 2021
DEVA PARTİSİ’NDEN ‘CUMARTESİ ANNELERİ’NE DAYANAK: EVLADININ AKIBETİNİ SORMAK HAKTIR
DEVA İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Cumartesi Anneleri ve ortalarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ikinci duruşması öncesi dayanak açıklaması yaptı.
"Evladının akıbetini sormak suç değil haktır!"
Cumartesi Anneleri hakkında basın açıklaması metni👉🏻https://t.co/R6lGcFTeyD pic.twitter.com/dBGkS4AJuq
— Mustafa Yeneroğlu (@myeneroglu) July 11, 2021
Açıklama şöyle:
“Gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayanlardan, kimliği bilinmeyen ataklarda hayatlarını kaybedenlere dek son 30 yıldır sayısız faili meçhul cinayette hayatını kaybeden ve akıbeti muhakkak olmayan beşerler için 1995 yılından bugüne dek aileleri ve yakınları seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Evlatlarına, eşlerine, kardeşlerine ne olduğunu öğrenmek ve hatalıların adalet karşısına çıkmasını sağlamak için her hafta oturma aksiyonları yapıyorlardı. Ta ki düzenleyecekleri 700. oturma hareketi 2018 yılında yasaklanıp sert ve hukuksuz bir müdahaleyle dağıtılana ve haklarında dava açılana dek.
Toplantı ve şov yürüyüşleri iktidarın baskısı ile hukuk dışı yollarla engellenmektedir.
İktidarın her alanda uyguladığı baskının sonucunda kişisel görüş açıklamanın bile cürüm olabildiği ülkemizde toplu olarak yapılmak istenen görüş açıklamaları da maalesef büyük pürüzlerle karşılaşmaktadır. Toplumun kendisini tabir etme formlarından birisi olan toplantı ve şov yürüyüşleri iktidarın baskısı ile hukuk dışı yollarla engellenmektedir.
Günümüzde toplantı ve şov yürüyüşlerine iktidar tarafından getirilen kısıtlamalar türel çerçeveyi aşmaktadır.
Toplantı ve şov yürüyüşleri, tabir özgürlüğünün en bariz görünümlerinden biri ve demokratik bir nizamın en değerli göstergelerindendir. Günümüzde toplantı ve şov yürüyüşlerine iktidar tarafından getirilen kısıtlamalar hukuksal çerçeveyi aşmaktadır. Birebir formda valilikler ve kaymakamlıklar kanunda yer alan kısıtlama kararlarını keyfi bir biçimde kullanarak hakkın özüne ziyan vermek suretiyle bu hakların kullanımını engellemektedir.
Herkes evvelden müsaade almaksızın silahsız ve ataksız şov ve yürüyüş yapma hakkına sahiptir.
Herkes evvelce müsaade almaksızın silahsız ve akinsız şov ve yürüyüş yapma hakkına sahiptir. Yalnızca bildirim yapılmadığı gerekçesiyle toplantı ve şov yürüyüşünün hukuka ters olduğu sonucuna varılamayacağı ve kolluk güçleri veyahut mülki amirlerin yasaklamaları, yasa dışı ilan etmeleri, dağılın uyarısı yapmalarının barışçıl bir toplantı yahut gösteriyi hata haline getirmeyeceği de mahkeme içtihatlarıyla sabittir.
Kamu yönetimi, vatandaşlarımızın toplantı ve şov hakkını kullanmasını kolaylaştırmak yerine var gücüyle engellemek için çabalamaktadır.
Silahsız ve ataksız olarak düzenlenen ve barışçıl emeller doğrultusunda yapılan toplantı ve şov yürüyüşlerinin tamamı anayasaya ve kanunlara uygundur. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu çeşit toplantı ve şov yürüyüşlerinin kamu yönetimleri tarafından yasaklanmaması ve devletin bu toplantı ve şov yürüyüşlerine katlanması gerektiğini açıkça tabir etmektedirler.
Ülkemizde bu çerçevede toplantı ve şov yürüyüşleri ile ilgili olarak uygulanan yasakların çoğunluğu hukuktan uzak siyasi yasaklardır. Şov ve yürüyüşler için kelam konusu olan bildirim koşulu, kamu yönetiminin toplantı ve şov yürüyüşünün sıhhat bir halde yapılmasının sağlanması, gerekli düzenlemelerin yapılması için getirilmiş bir durumdur. Fakat maalesef ki uygulamada tam aykırısı bir durum ile karşı karşıyayız. Kamu yönetimi, vatandaşlarımızın toplantı ve şov hakkını kullanmasını kolaylaştırmak yerine var gücüyle engellemek için çabalamaktadır.
Cumartesi Anneleri”nin haklarında açılan kamu davası da hukuktan uzak, hak kullanımı engelleme maksadıyla yürütülen bir davadır.
Bu çerçevede “Cumartesi Anneleri”nin kaybolan yakınlarını ve faili meçhul cinayetlerin faillerinin bulunması hedefiyle düzenlemek istedikleri 2018 yılındaki 700. Cumartesi Anneleri Haftası Aktifliği kapsamındaki basın açıklaması ve oturma hareketine polis müdahalesi sonucu haklarında açılan kamu davası da hukuktan uzak, hak kullanımı engelleme gayesiyle yürütülen bir davadır.
DEVA Partisi olarak, toplumun her kesiti üzere Cumartesi Anneleri’nin de şov ve toplantı yapma hakkını savunduğumuzu tüm kamuoyuna söz ediyoruz.
Bu aktiflik barışçıl gayeler doğrultusunda ve silahsız ataksız olarak düzenlenen, yalnızca bir basın açıklaması ve oturma aksiyonunu içeren bir etkinliktir. Dolayısı ile bu aktifliğin mülki amirlerce yasaklanması açıkça hukuka terstir. Bunun yanında haklarınca ceza davası açılması ise başka bir hukuksuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu vesileyle, DEVA Partisi olarak, toplumun her kesiti üzere Cumartesi Anneleri’nin de şov ve toplantı yapma hakkını savunduğumuzu; anayasamızda yer alan temel hakların en geniş biçimde kullanımını teminat altına alacağımızı tüm kamuoyuna söz ediyoruz.”
Cumhuriyet
