Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın yeni kitabı, yargıdaki durumu ortaya koyuyor
ERDOĞAN’IN AVUKATI FRANSIZ ŞİRKET İÇİN DEVREDE
Kitapta dikkat çeken mevzulardan biri kamuoyunun yakından tanıdığı, ismi geçmişten bugüne FETÖ ile anılan işadamlarına aldırdığı takipsizlik kararları ile anılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarından M.D.İ’nin bir belgede yargı mensupları ile belgenin tarafını nasıl bir ortaya getirdiğini ve yargıya müdahalenin nasıl yapıldığını bahis alıyor. Lakin bu olay tez boyutundan çok daha ötede zira ortada kanıt olarak bir ses kaydı bulunuyor. Gelelim o belgenin ayrıntılarına… Türkiye’nin ünlü mutfak eşyası satan şirketlerinden birisi olan E. firması, şirketi dünyaca ünlü bir Fransız markasına devrediyor. Fakat firmanın milyonlarca lira borcu ve 20’yi aşkın alacaklısı mevcut. Alacaklılar T. şirketinden alacaklarını istemeye başlıyor. Davalar açılıyor. Bir banka, T. şirketinin CEO’sunun iki şirket ortasındaki ilişkiyi kabul etmesini destek yaparak alacağını T. şirketinden tahsil etmeyi başarıyor. Bu durum, T. şirketinde paniğe neden oluyordu. Bu tahsilatın öbür borçluların önünü açmasından korkuyorlar. Bir yangın söndürme firmasının E. şirketinden 20 milyon lira civarında alacağı bulunuyor. Borcunu tahsil eden bankanın durumunu emsal gösteren yangın söndürme firması, T. şirketi hakkında icra kararı aldırmayı başarıyor. Lakin ortaya kimi hukuk ofisleri giriyor, itirazlar yapılıyor ve alınan karar itirazla değiştiriliyor.
YARGI ÜYELERİNE PARA VERİLDİ ARGÜMANI
T. ve E. şirketleri ortasındaki münasebet kanıtlanmış olmasına rağmen İstanbul’daki mahkeme vermesi gereken kararı bir türlü vermiyor. Tam da bu sırada T. şirketinin eski CEO’su devreye giriyor, tüm bildiklerini yangın söndürme firmasının avukatına anlatıyor. CEO, T. şirketinin birtakım hukuk ofisleriyle anlaştığını, kimi yargı üyelerine de paraların verildiğini, işin içinde politik kimliği ile öne çıkan kimi avukatların da olduğunu ileri sürüyordu. Delili ise bir ses kaydıydı. Kayıt, T. şirketinin ortaya kimleri sokup mahkemeleri nasıl bağladığını ortaya koyuyordu. Kayırtta beş kişinin sesi bulunuyor. Biri T. şirketinin ünlü avukatı K.S.. öteki, şahsen kaydı yapan T. şirketinin o dönemki CEO’su, bir oburu istinaf evraklarına bakan üst seviye yargı mensubu H.K., öteki Adalet Komisyonu’nda vazife yapan üst seviye yargı mensubu B.A. ve bu dört kişiyi bir ortaya getiren beşinci kişi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı M.D.İ. Ses kaydına nazaran beş kişi yüksek yargı mensubu B.A.’nın odasında toplanmıştı. Toplantının konusu ise T. şirketine açılan davalardı. Konuşmalarda T. şirketi hakkındaki icra davalarının reddedilmesi, daha evvel verilmiş kararların nasıl bozulacağı konuşuluyordu. Fransız şirketini Türk borçlulardan nasıl kurtaracaklarına dair tahlil arıyorlardı. Ses kaydında, gerekçeli karar yazılmadan evvel avukatlara gösterilmesinden de kelam ediliyordu. Kayıttaki en dikkat cazibeli kısım ise Türkiye’nin çok kritik davaları için kullanılan “daha evvel … davasından da bu kararı aldırdım” cinsinden sözlerdi.
CİNAYETİ ÖRTME TEŞEBBÜSLERİ
Kitapta, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Kadooğlu Holding’in Onursal Lideri Cemal Kadooğlu ve yakınlarının Kalegaz şirketinin İdare Konseyi Lideri Ömer Faruk Ilıcan cinayetine ait soruşturmadan siyasalların yardımıyla nasıl kurtuldukları da anlatılıyor. Ömer Faruk Ilıcan, 21 Mart 2018’de Ankara’daki konutunun önünde uğradığı silahlı akın sonucu öldürüldü. Soruşturma sürecinde Cemal Kadooğlu gözaltına alındı. Cemal Kadooğlu’nun oğlu Tarkan Kadooğlu kayıplara karışırken, yeğeni Veli Kadooğlu ise 3 ay tutuklu kaldı. Lakin iddianamede, Cemal Kadooğlu’nun ismi kuşkulu listesinde yer almadı.
‘MİLLETVEKİLİ UZER, ADALET BAKANI’NA GİTTİ’
Kitaptaki bilgilere nazaran; cinayet soruşturması devam ederken Cemal Kadooğlu AKP Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer’i devreye sokuyor. Uzer, çabucak Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e gidiyor ve “Bir cinayet soruşturmasına bütün aşiret dahil edildi neredeyse, Kürt diye bu türlü yapılıyor” argümanında bulunuyor. Bakan Gül, Uzer’i o devir Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’a yönlendiriyor.
CİNAYET ŞÜPHELİSİ BAŞSAVCI’NIN ODASINDA
Uzer, Başsavcı Kocaman ile görüşüp, ikinci bir görüşme için sözleşiyor. Bu görüşmede ise yanına Cemal Kadooğlu’nu alıyor. Cinayetin bir numaralı şüphelisi Kadooğlu teze nazaran başsavcının makam odasında ağırlanıyor. Başsavcının, şüpheliye “Avukatlarınız ile soruşturma savcısı yakın münasebette olsun, otursunlar konuşsunlar” dediği sav ediliyor. Evrak savcısı Ali İhsan Akdoğan, Cemal Kadooğlu dahil herkesi kuşkulu gösteren bir iddianame hazırlıyor ve mahkemeye sunuyor. Atlatıldığını fark eden başsavcı, “Sehven gönderdik” diyerek mahkemeden iddianameyi geri alıyor. Akdoğan, Zile Başsavcılığı’na sürülüyor. Belge Başsavcıvekili Burhan Tezcan’a emanet ediliyor. Bu ortada tutuklu Kadooğlu üyelerinin hür kalması için de uğraş içine giriliyor. Sulh ceza yargıçlarına şüphelilerinin tahliye edilmesi için baskı yapılmaya başlanıyor. Yargıçlar ise “dosyada somut kanıtlar var, hata işliyorsunuz” diye baskı yapanları uyarıyor. Fakat bu yargıçlar HSK’ye “FETÖ ile çaba etmiyorlar” denilerek şikâyet ediliyor. İki hâkim, evvel asliye cezaya, oradan Yargıtay Savcılığı’na gönderiliyorlar.
YARGIÇTAN PAZARLIK
Daha sonra Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimi Sezer Söylemez, kuşkulu avukatlarına “iki tetikçiyi getirin, Şanser ve Veli Kadooğlu’nu o denli bırakırım” diyor. 28 Ağustos 2018’de Veli ve Şanser Kadooğlu hür bırakıldığında, iki tetikçi de tutuklanıyordu. Akabinde iddianameden Kadooğlu Ailesi’ni çıkarma gayretleri başlıyor. Bunun için, teze nazaran Ankara Adliyesi’ndeki bir başsavcı vekili ile Kadooğlu Ailesi’nin avukatı, dışarıda gizlice buluşuyor. Teze nazaran o başsavcı vekiline “korsan iddianame” veriliyor. Bu evraka ait adliyede rüşvet dedikoduları ise almış başını gidiyor. Soruşturma savcısı Burhan Tezcan, süratle iddianame hazırlıyor, İddianamede baba Cemal Kadooğlu dışında herkes yer alıyordu. İddianameyi başsavcının onayına gönderen Burhan Tezcan, apar topar rapor alıp, tayin istiyor. Lakin bu iddianamede de başsavcı Yüksel Kocaman tarafından onaylanmayıp, geri gönderiliyordu. Belge bir öbür Başsavcı Vekili Nadir Coşkun’a veriliyordu. Coşkun, 28 Aralık 2018’de yeni bir iddianame hazılıyor, iddianamede Cemal Kadooğlu’nun yanı sıra Veli Kadooğlu ismi yer almıyordu. Daha değişik olanı; direkt Tarkan Kadooğlu aleyhinde tabir veren müdafaası eski polis Nurullah Bozatlı da iddianameden çıkarılıp, şahit yapılıyordu. Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ikinci duruşmasında avukatları, firari Tarkan Kadooğlu hakkındaki tutuklamaya yönelik yakalama kararının kaldırılmasını istiyordu. Mahkeme de sürpriz biçimde bunu kaldırıyor ve Kadoğlu’nun tabirinin alınması için yakalamaya çeviriyordu. Sonraki gün Tarkan Kadooğlu İzmir Adliyesi’ne giderek söz veriyor ve özgür bırakılıyordu.
BARIŞ TERKOĞLU: METASTAZ’IN BİR ÖTESİ
“Bir periyot FETÖ, bünyeye sızmış kanser olarak tanımlanıyordu. Yenildiğini sandığımız anda, bir diğer organda kendisini yine üretmesi üzere… FETÖ sonrasında olanları da Metastaz’a benzetmiştik. Devlet içinde örgütlenen cemaatlerin kendi tertiplerini kurduğu, kendi yargıçlarıyla, polisleriyle iş tuttuğu sistemi anlatmıştık. İşin ilginci; Türkiye, o kitaptan sonra yüksek sesle devlet içindeki cemaat örgütlenmelerini tartıştı. Bizim için ise bedeli vefat tehditleri, yargılamalar, mahpus ve olağan amaç alınmak oldu. ‘Metastaz’ın bir ötesini anlatabilir miyiz’ diyorduk. Cendere, devlet içinde yalnız cemaatlerin değil, tüm hiziplerin at koşturduğu sistemi anlatmak için bulduğumuz bir tanım oldu. Bu kitap ortaya çıktı.”
BARIŞ PEHLİVAN: EVET, NEFES ALAMIYORUZ
Cumhuriyet
