Bir Ankara havası
Önlenemez kalabalıklaşmasıyla dikkat çeken Beşiktaş’a, yağmur sinyali veren lakin bir türlü yağmayan, yapışkan bir cuma akşamüzerinde yollanma nedenimiz bir rap konseri. Taksim’in eski cumartesi akşamlarını anımsatan insan selinin ortasından kendimizi çarşının üzerindeki İf Performance Hall Beşiktaş’a sıkıntı attık. Yerin önü daha da şenlenmiş, pub’ların sayısı artmış; uzayan sokakların içlerine kadar yeni yerler açılmış lakin kıyıda köşede bakkaldan aldıkları biraları yudumlayanlar eksilmemiş. Biz de üç arkadaş ortalarına kaynadık.
Girince şaşırdım, burada en son Uli Jon Roth konseri izlemiştim. Yer kapanma günlerinde tadilat geçirmiş, sahne girince karşıya, deniz tarafına alınmış ve büyümüş. İf, Ankara kökenli ve giderek programında daha çok rap müziğine yer veriyor.
Oturmalı sistem, bistroların ortaları birer metre, masaların tamamı neredeyse dolu. Aga B., Ordu Perşembe’de bir arkadaşının çektiği kasetten Eminem’i dinleyerek rap müziğine sevdalanmış; kepini aykırı takan bol pantolonlu çocuklardan ancak tutucu değil, daima açık başı iyi seslere. Hayatı Ankara’da devam etti. Çayyolu’nda oturdu, Kızılay Karanfil Sokak’ta pişti. Ezhel ve Suppa ile VooDoo Records çatısı reggae yaptı, DJ önünde MC oldu. Birileri anımsar; “Susamam” modülündeki en dik ve etkileyici pasajlardan biri onunkiydi. Rap müzikte Ankara ruhunun en delikanlı temsilcilerinden biri olarak bu akşam burada.
Pangea Beatz konser öncesi setini bitirince Aga B. ve grubu, barın önündeki koridordan, izleyiciler ortasından geçerek geliyor, mecburen. Çünkü sahne artık kulisin uzağında.
Aslında daha kalabalık sahne alıyor Aga B., gitar-bas üzere çalgılarla canlı topluluk müziği şölenine çeviriyor konserlerini fakat bu akşam biraz minimal. Altyapıları çalan Orb1, davulcu Haluk Fırat ile bir arada sahnede.
Sinemaskop ekranda helezonik manzaralar “debboy” grafikler eşliğinde, sağ omuzuna attığı atkı, beline bağladığı tişört ve mütevazı beyaz sahne kıyafetiyle Aga B.’nin söz hazinesi geniş. Kendine has bir tekniği, müzik yazma algoritması var. Soul, funk, R&B, afro-beat, trap soundlar. Müziği de güçlü… Saykonun genç Antony Perkins versiyonu; suçsuz yüzlü itidalli bir cinnet gizli ses tonunda.
Bir trampet, iki de zilden oluşan minimal davul seti “Da Da Da”yı söyleyen Trio’yu anımsatsa da bizim davulcumuz ayakta çalıyor. “Algımız Pis”i söylerken herkes sahne önüne koşarak müziğe eşlik ediyor. Bu modülden sonra konuğu Kamufle geliyor, siyah bucket şapkasıyla.
“Sırıtcaklar, Sırıt”da Kamufle Mask sinemasındaki “Hi De Ho” gibisi bir nakaratla kalabalığı coşturuyor. “Hain Kostok”ta bildik bir duayı okuyorlar: “Yallah cinler yallah, Kışkışş cinler kışkışş…” Okudukları son kesim Kamufle’nin Red ile ortak bestesi “Sorunumuz Var”.
“Rüya” ile birinci set bittikten sonra ortadaki 15 dakikayı iki modül ile Debboy’dan Mist Efesya ve Don Revo da dolduruyor.
İkinci setin en dikkat çeken kesimi Aga B.’nin Ezhel ile bestelediği “3500”. Seyirci old-school’a nazaran farklı; tutkusu ince üzere görünse de sahnedeki müzisyeni tanıyor, müzikleri biliyor. İlla bir kusur aranacaksa, o da yerin yeni tertipte ses sisteminin şimdi oturmamış oluşu. Bir de (toplumsal travmayı geçtim) arpa suyu desteği ile bulamadığımız başlar yüzünden konserin sonunu getirmemize müsaade vermeyen ruhsal yorgunluğumuz.
Cumhuriyet