Boğaziçi akademisyenlerinden çağrı: Öğrencilerimiz serbest bırakılsın, polis şiddeti son bulsun
Akademisyenler, gökkuşağı bayrağı taşıdıkları gerekçesiyle gözaltına alınan öğrencilerin özgür bırakılması daveti yaptı, protesto için gökkuşağı renklerinde şemsiyeler açtı.
Akademisyenlerin açıklamasının tam metni şöyle:
“Bugün 26 Mart Cuma. Üniversitemiz ve öğrencilerimiz dün öğlenden sonra dehşet verici bir polis hücumuyla karşı karşıya kaldı. Güney Yerleşkeden Kuzey Yerleşkeye yürüyen öğrencilerimiz, sadece ellerinde LGBTİ+ bayrağı olduğu gerekçesiyle polis tarafından kuşatıldı, 4 öğrencimiz GBT denetimi mazeretiyle alıkondu. Arkadaşlarının bırakılmasını isteyen öğrenciler zorla yerleşke içine itildi, 12 öğrencimiz haksız ve hukuksuz biçimde göz altına alındı. Yerleşke içindeki 200’e yakın öğrencimiz polis tarafından gözaltına alınmakla tehdit edildi. Açıkça görülüyor ki bu durum LGBTİ+’lara şahsen iktidar tarafından uygulanan sistematik ayrımcılığın, nefret lisanının ve şiddetin sonucudur. Üniversitenin atanmış rektörlük konseyinin vazifesi, iktidardan aldığı icazetle öğrencilerini polis şiddetinin ortasına atmak değil; onların haklarını korumak ve güvenliğini sağlamaktır. Üniversitemizde din, lisan, ırk, etnik köken, fikir, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, bedensel pürüz ve gibisi özellikler nedeniyle ayrımcılık ve önyargıya yer vermeden herkese adil ve eşitlikçi davranılması temeldir. Atanmışları işgal ettikleri durumların gereğini yapmaya, üniversitemizin etik prensiplerine uygun davranmaya çağırıyoruz.
GECE YARISI KARARNAMELERİ DEĞİL; ÇOĞULCU, İŞTİRAKÇİ MÜZAKERE SÜREÇLERİ
Tüm bu şiddet ortamına karşın, demokratik toplum ve demokratik üniversite bedellerini pek çok farklı mecrada savunmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Hukuksuz rektör atamasına karşı açtığımız davanın akabinde; üniversitemizde kurulması öngörülen iki yeni fakülteye karşı Danıştay’a başvurduk. Daha evvel tekraren lisana getirdiğimiz üzere; bu karar üniversitemizin akademik heyetlerinin ve senatosunun hiçbir talebi ve hazırlığı olmadan alınmıştır; yasanın kaide koştuğu biçimde YÖK tarafından rastgele bir planlamaya ve müzakereye de tabi tutulmamıştır. Siyasal sadakate değil mesleksel liyakate dayalı bir akademik takıma sahip olmaya devam etmek için hukuk gayretimizi sürdüreceğiz. Üniversitelerde bilimsel üretimin ve akademik öğretimin kalite ve verimliliğini belirleyecek kararlar, gece yarısı kararnameleriyle değil, çoğulcu, iştirakçi müzakere süreçleri ile alınmalıdır.
Bu hususu, üniversitemizin atanmış Rektörlük Heyetine da bir defa daha hatırlatmak istiyoruz. Rektörlük Şurası, vazifeye geldiğinden beri antidemokratik uygulamalara, iyi niyetli olduğu kuşku götüren, acemice yollarla devam ediyor. Seçilmiş dekan ve enstitü müdürlerimiz atanmazken rektör yardımcıları pek çok konuma aslen yahut vekaleten getiriliyor, bir gün, yapılacak tüm seçimlerin askıya alındığı bildiriliyor; öbür gün “tercih belirleme” ismi verilen fakat bir seçimle hangi noktada, ne formda ilgisi olabileceğini çözemediğimiz bir formül uygulanacağı duyuruluyor; akabinde bu prosedürün de askıya alındığı açıklanıyor. Bu tutarsız, prensipsiz, mantık dışı süreçler; üniversitemizin kurumsal yapı ve işleyişini tahrip etmekte; akademik çalışmalarımıza ziyan vermektedir.
Bütün bunların sorumlusu olan atanmış Melih Bulu, Gürkan Kumbaroğlu, Naci İnci, Fazıl Lider Sönmez ve bir gecede kurulan Hukuk Fakültesi’ne atanmış Selami Kuran’ın istifasını bir kere daha talep ediyoruz.
Son olarak; gözaltına alınan ve tutukluluğu devam eden öğrencilerimizin derhal özgür bırakılmasını ve üniversitemiz ve etrafında sürmekte olan polis şiddetinin sonlandırılmasını talep ediyoruz.
Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”
Cumhuriyet
