Hayatının kıymetli bir kısmını iş dünyasında geçiren ve burada mesleğinin doruğuna çıkan Akın Öngör, Garanti Bankası’nın efsaneleşmiş genel müdürlerinden. Birçoklarına nazaran erken bir yaşta kendi isteğiyle emekliliğe ayrılan ve “güç”ten vazgeçen Akın Öngör hayatının bu periyodunun anlattığı yeni kitabı “Güç”ten Sonra Devam ile okurların karşısına çıktı. Mundi etiketiyle basılan kitap vesilesile Akın Öngör ile bir söyleşi yaptık.
MAKAS DEĞİŞİMİ
– “Güç”ten Sonra Devam kitabınızı okurken aklıma gelen birinci sorulardan biri şuydu açıkçası: Hangisi daha sıkıntı, “Güç”le yaşamak mı, ondan sonrası mı?
Her periyodun kendine has zorlukları olduğuna inanıyorum. “Güç” ömürde başarmak ve yükselmek için yaptığım kuvvetli çabanın sonunda ulaştığım vazifem nedeni ile bana geldi. Bu muvaffakiyet hikayesini ömrümde kesinlikle ulaşmam gereken bir düzey olarak belirlemiştim. Onun için güç ile bir arada gelen zorluklara ve yüklere de hazırlıklıydım, göğüs germeye kararlıydım. Sadece güç nedeni ile zorluklar ile karşılaşıyorum diye mesleksel yükselmem ve dünyada ses getirecek bir dönüşüm muvaffakiyetini ihmal etmek olmazdı. Bu devirde karşılaştığım zorluklar için bilenmiştim.. savaşacaktım.. başarıyı yakalayacaktım.. gerçekten o denli oldu. Muvaffakiyetin doruğuna ulaştığımda benim için bu basamak tamamlanmıştı.
“Güç”ü bıraktıktan sonra hayatımda makas değiştirerek yeni alanlara açılmam, özel hayatımı ona uyumlu düzenlemem.. ve değerlisi ruhsal olarak bu yeni devirde yeni başarılara koşmam zorlukları olan bir uğraşı olmakla bir arada zevkli idi. Özel ömrüme ve sevdiklerime ömrümde artık geniş vakit ve alan ayırıyordum. Bununla bir arada Genel Müdür olmanın verdiği etrafımdakilerin ömrümü kolaylaştırdığı dayanaklar artık kalkmıştı. Buna uymam, adapte olmam kısa bir mühlet aldı.
Özet olarak her iki pozisyonun da zorlukları vardı, ancak hayat her şıkta zati bu üzere uğraşları vermeyi gerekli kılıyordu.
BAĞCILIK MAKSATLARI
– Bağcılık ve şarapçılık hayatınızın bu devrinde değerli bir yer tutuyor… Bu bahse daima bir ilginiz var mıydı ve bununla ilgili merakınızı nasıl beslediniz? Ve doğal, gayenize ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Bağcılık ve şarapçılık mevzularına daima ilgim vardı. Değişik üzüm çeşitleri ve bunlardan dünyanın değişik yerlerinde yapılmış şarapları tatmayı, öğrenmeyi daima istedim. Kaliteli, ve çok üstün şarapların nasıl yapıldığını, bağlarını daima merak ederdim. Fırsat epeyce giderek yerinde görerek öğrenmeye ve anlamaya çalıştım. Örneğin Arjantin’de Mendoza, 1000 metre yükseklikte Uco Valley bağları. Şili’de, Yeni Zelanda’da. Amerika’da Napa Valley, Sonoma’da ve natürel ki Avrupa’da şarap bölgelerini görüp tadımlar yaptım.
Selendi Şarapları istediğim üzere çok iyi gelişiyor. Memleketler arası mükafatlar alıyoruz, yalnızca kendi bağlarımızda organik ürettiğimiz üzümlerimizden üstün kalitede şarap yapıyoruz. Ben yalnızca ülkemizde en iyi şarapları üretmekle kalmayıp dünyada kalitesi ile ses getiren ve istikrarlı olarak üretilen şarap yapmak istiyorum. Yıllar geçip bağlarımızın çocukluk periyodu tamamlanıp yaşlandıkça, olgunlaştıkça bu maksatlara varacağız.
EĞİTİMİN TEMELİ BİLİM
– Bugün sizce yaşadığımız en büyük sorun, tahlil bekleyen en acil sıkıntı nedir?
Bugün yaşadığımız en büyük sorun, tahlil bekleyen acil sorun “adalet”tir. Ülkemizin içinde bulunduğu hukuksal ortamda toplumsal kontratın temeli olan adaleti sağlamak zorunluluğundayız. Maalesef ülkemizde bu mevzuda büyük eksiklik olduğu kanısındayım. Adalet yalnızca kanunları yapmak değildir… Adaletin gerçekleşeceğine itimat maalesef kalmamıştır. Bu bahis ülkemizin toplumsal, siyasal ve ekonomik olarak çağdaş uygarlık düzeyine çıkması önündeki en bariz problemdir.
Başka bir büyük sorun tabiatın korunamaması ve iklim değişikliği felaketidir. Global ısınmanın ülkemize tesirleri büyük kuraklıklar olarak kendini gösterecek, suyun azalmasına yol açacak ve bu da besin güvenliği başta olmak üzere çok büyük sıkıntıları beraberinde getirecektir.
– Kız çocuklarının eğitimine de özel bir kıymet atfediyorsunuz. Eğitimde çağdaşlığı yakalayabildik mi sizce?
Bu alanda çağdaşlığı yakalamaktan uzak olduğumuz kanısındayım. Eğitim sistemimiz öğrencilerin analitik zekâlarını en ileri düzeyde geliştirmekten uzaktır. Memleketler arası değerlendirmelerde geride kaldığımız daha iyi ortaya çıkmaktadır. Eğitimin temeli bilimdir… Bilhassa kız çocuklarının eğitimine dayanak olmamın nedeni, bayanın toplumdaki yerine inancım ve iyi eğitim görmüş bir annenin yetiştireceği evlatların ülkemize daha faydalı ve iyi olacağına dair kanaatimdir.
Cumhuriyet
