Eşinin öldürdüğü 6 aylık hamile kadının kardeşi: Çocukları için kendini feda etti

Olay, geçen çarşamba günü saat 12.00 sıralarında Dineksaray Mahallesi’nde meydana geldi. Çiftçi Ali İstek Yüzer, 6 aylık gebe eşi Sadife Yüzer’i yaşları 9 ile 12 ortasında değişen 3 çocuğunun gözü önünde av tüfeğiyle 5 el ateş ederek, öldürdü.

Ali İstek Yüzer
Ali İstek Yüzer, jandarmayı arayıp, eşini öldürdüğünü bildirdi. Gözaltına alınan Ali İstek Yüzer, tabirinde ”Aramızda uyuşmazlık vardı. Arbede ettik, tüfekle vurdum. Pişman değilim” dedi.

Babaları tarafından anneleri gözleri önünde öldürülen 3 çocuk ise devlet müdafaasına alınarak yuvaya yerleştirildi. Yüzer, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

‘DAHA EVVEL DE KOLUNU KIRMIŞ’

Eşinden daima şiddet gördüğü belirtilen Sadife Yüzer’in, daha evvel birkaç sefer meskeni terk edip, annesinin konutuna yerleştiği, 2018 yılı temmuz ayında da 15 gün müddetle muhafaza kararı aldırdığı öğrenildi. Öldürülen Sadife Yüzer’in kardeşi Rıfat Yıldız, ”Ablam, çektiği düşünceleri saklayan, babasının ve kardeşlerinin başı belaya girmesin diyen biriydi. Bize daima ‘iyiyiz’ sıkıntısı. Temelinde o denli olmadığını vakit geçtikten sonra öğreniyoruz lakin hiçbir şeye yararı yok. Benim ablam 6 aylık gebeyken merhum oldu” dedi.

Ablasının gördüğü şiddet nedeniyle daha evvel kolunun kırıldığını belirten Yıldız, ”1,5 yıl evvel ortalarında hengame yaşandı. Boşanma konusu konuşuldu. Biz o konuta dönmesini istemedik. Evliliğin bitmesini istedik. Zira berbata gidiyordu. Bize katilin kardeşi, onur kelamı verdi; ‘Böyle bir arbede yaşanırsa, geri getireceğiz’ dedi. Kurban Bayramı’nda ablamın kolu kırılmış. Ben şüphelendim ablama sordum. ‘Yemin et inanmam’ dedim. ‘Çocuklarımın üzerine yemin ederim banyoda düşüp, kolumu kırdım’ dedi. Ancak bu olayı bizden sakladılar. Tahminen ablam kolu iyileşmeden merhum oldu” diye konuştu.

‘İNSANLAR BAYAN CİNAYETLERİNE ALIŞTI’

Yetkililere seslenen Yıldız, şunları söyledi:

”Boşanma derecesine gelen ailelere sesleniyorum, hiçbir şeyi saklamasınlar. Geçimsizlik varsa, ezalar varsa saklamasınlar. Devletimiz o denli bir tedbir alsın ki, bayan cinayeti işleyecekler iki defa düşünsün. İnşallah ablam son olur. İdam, en ağır cezadır. Devletimiz kazalar önlensin diye yolları genişletiyor, kazalar azalıyor. Devletimiz bu işe de bir el atsa, idam olsa yılda bin tane bayan cinayeti işleneceğine 100’e düşer. Değilse benim ablam üzere birçok ablalar, kaç çocuklar konutlar dağılır. Benim ablamı kendi kızlarıymış üzere düşünsünler. Düştük. Allah kimseyi düşürmesin. İşin içinden çıkamıyoruz. Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum. Devlet büyüklerime sesleniyorum. Ablam ve karnındaki bebeği için bu olayda bari davaya müdahil olun. Ablamı kendi kızınız, evladınız üzere görün. Bütün siyasi partiler bu işe bir el atsın. Gerekirse 1 ay Meclis’te nasıl tedbir alırız, diye konuşsunlar. Beşerler artık bayan cinayetlerine alıştı. Olağan habermiş üzere gelmeye başladı. Bu türlü mi olması lazımdı? Bizim ocağımıza ateş düştü. Diğerlerinin başına gelmesin.”

‘TESELLİ ETTİĞİM OLAY BENİM DE BAŞIMA GELDİ’

2019 yılının ağustos ayında eşi tarafından öldürülen 3 çocuk annesi Tuğba Erkol’un kardeşiyle birlikte çalışan Rıfat Yıldız, “Tuba Erkol, 44 yerinden bıçaklanıp öldürülmüştü. Hala mahkemesi devam ediyor. Çalıştığım iş yeri sahibi Osman Ceran, Tuba Erkol’un kardeşi. Onu her vakit teselli ederdim. Olay günü iş yerine babası Mustafa Ceran geldi. Ona başsağlığı dileyememiştim. Başsağlığı diledim, dertleştik. Mustafa amca gitti 1 saat sonra acı haberi aldım. Teselli ettiğim olay benim de başıma geldi. Birebir bahtı paylaştık. Bu acı tesadüf, inşallah biz de son olur. Herkese de ders olur” diye konuştu.

‘ABLAMIN SON ELBİSESİNİ BEN ALDIM’

Yıldız, “Gece başımı yastığa koyduğumda Allah’ım sanki bu hayal mı? Ne olur düş olsun diyorum. Ablamın cenazesi için kuzenim kefen almış. Kefen parasını verdim. O kadar keyifli oldum ki. Ablamın son elbisesini aldım. Ablam ailesi için, babamın ve kardeşlerimin başı belaya girmesin diye daima sustu. Kolu kırıldığında bize palavra söyledi. Bizim başımızın belaya girmesini engelledi lakin kendini feda etti” dedi.

‘HEP BEN UYGUNUM, DAHA ÂLÂ OLACAĞIZ DİYE SIKINTI ÇEKTİ’

Ablasının sık sık kendisinin ve evliliğinin iyi olduğunu söylediğini, çektiği acıları sakladığını söyleyen Sadife Yüzer’in küçük kardeşi Tevfik Yıldız (31) da şunları söyledi:

”3 çocuğu için yuvam yıkılmasın diye, yıllarca ona katlandı. Babamın başı belaya girmesin, kardeşlerimin başı belaya girmesin diye ‘Hep ben iyiyim. Daha iyi olacağız.’ diyerek bu sıkıntıları çekti. O kadar sabretti. Sabrının karşılığı, çocuklarının gözü önünde karnında 6 aylık yavrusuyla katledildi. Nefes alamıyorum. Bu konuşmayı yapmamın nedeni, hepimizin anaları, bacıları var. Ablamın katili içeride nefes alırken, bu türlü beşerler nefes alırken, ben nefes alamıyorum. Analarımıza, bacılarımıza bir şey olmasın. Hepimiz Müslümanız, hepimizin anası, bacısı var. Daha fazla ciğerler yanmasın. Bu türlü cezaevinde yatarak onlara en büyük iyiliği biz ve devletimiz yapıyor. Onların cezaevinde yatması onlar için bir cennet. Birinci olay yerine giden muhtarımızdı. Muhtarımız, ‘Nasıl yaptın? Nasıl kıydın?’ diye sormuş. ‘Tartıştık, öldürdüm’ demiş. Ben iki gündür gözümü kapatıyorum, ablamın nasıl acı çektiğini görüyorum hissediyorum.”

‘KADIN CİNAYETLERİ OLAĞANLAŞMAYA BAŞLADI’

Bayan cinayetlerinin normalleştirildiğini söz eden Tevfik Yıldız şöyle dedi:

“Kadın vahşeti, bayan cinayeti çok olağanlaşmaya başladı. Bu türlü bir olaya kimse sevinmez, herkesin ciğeri yanıyor; ancak çok olağanlaşmaya başladı. Artık devletimiz bunları idam edecek. Nasıl partiler bir ortaya geliyor, birbirleri için gayret ediyorlarsa, temel birlik beraberlik, bu türlü durumlarda olacak. Biz namusumuz ve gururumuz için yaşarız. Bir ortaya gelecekler, omuz omuza verecekler ve kanun çıkaracaklar. Hepsi ellerinde. Devlet o vakit bizim başımızda olacak. Devlet bizim bacılarımıza, analarımıza sahip çıktı diyeceğiz. Şu an virüs var. En büyük virüs bu türlü insanların nefes almasıdır. Onlara hayvan dahi diyemiyorum. Şurada 6 yavrusuna bakan köpek var. Nasıl soğukta yavrularına sahip çıkıyor. Emziriyor, koruyor. Ana olduğu için sahip çıkıyor. Ben ona hayvan desem, hayvanlara hakaret. Onu burada parçalasam bile acım dinmeyecek. Hepimizin nefsi var. Ne yapacağımı bilmiyorum.”

Cumhuriyet