Gösterime giremeden ödüller alan bir film Kapan, yönetmeni Seyid Çolak insanların içindeki kötülüğü araştırıyor

– Atlas mecmuasında gördüğünüz bir görünüm sizin birinci uzun metrajınız için plato oldu. İzleyici bu özel bölgeyi sinema ile tanıdı. Neler yaşandı set boyunca?

Mada Adası keşfedilmesi gereken bir yer. Atlas mecmuasında görmüş, bir manada vurulmuştum adaya. Mada’nın öyküsü bana biraz fantastik ve ulaşılmaz gelmişti. Daha sonra da birinci uzun metrajım için yer hatta karakterim oldu. Halkının da adaya has olduğunu düşünüyorum. Kanıksanmış bir çaresizliğin içinde yaşıyorlar. Hayat şartlarından şikâyetçiler fakat cet toprağı diye de terk etmek istemiyorlar. Kapan’ın gösterildiği şenliklerde de seyirciler çoğunlukla Mada’daki yaşama odaklanıyor, ada ömrü, sinemamızı seyreden herkese enteresan geliyor. Aslında biz çekimlerimizi dört lokasyonda gerçekleştirdik. Ardahan Çıldır Gölü, Mada Adası, Aşağıtırtar Köyü ve Eğirdir Gölü. Karlı ve buzlu sahnelerimiz için Çıldır Gölü’ndeydik. O süreç hem oyuncularımız hem de grup için biraz zorluydu diyebilirim. Kimi oyuncularımız hava koşulları nedeniyle hastanelik oldu. Adadaki çekimlerimizde ise gidiş gelişlerde kimi vakit zorlanıyorduk. Aşağıtırtar Köyü sakinleri ise çok konukseverdi. Bizi hem çok iyi karşıladılar hem de her hususta bize takviye oldular.

– Sinemanızı izlediğimde kendi kurtlarına yenik düşen beşerlerle umutlu insanların açmaz dünyası diye başlık çıkarmıştım.

Kıssayı daha doğrusu senaryoyu ada ve kıstırılma üzerine kurunca karakterler aslında kendi hayatlarını çizdi. Halit karakteri hariç bulundukları yerden çıkmak isteyen, özünü beğenmeyen ya da dışarının (şehrin) cazibesine kapılmak isteyen bireylerin düşecekleri boşlukta buluyorlar kendilerini. İstemedikleri bir hayat formunu da kabullenemiyorlar. Bu psikoloji de dışarıdan gelen ötekiyle (canavar) birlikte asıl hisleri ortaya çıkıyor. Kapan’da aslında Yakup iyi aile babası olarak başlıyor. Lakin canavarın sesiyle birlikte herkes farklılaşmaya başlıyor. İçlerinde gizledikleri canavarlar da dışarı çıkmak için mazeretler arıyor. Gerçek canavar kim? Adaya musallat olan ve kendisine hayat alanı açmaya çalışan yabani bir hayvan mı? Yoksa yabani hayvanla birlikte benlikleri sınanan insanoğlu mu?

KİBİR…

– Sinema, doğurmanın ve aile olabilmenin çocukla olduğu ve bayanların anne olmayı “yeşermek” ve hayata kol vermek olarak biçimlendiği, erkek hâkim bir toplumda, birinci çağların avcı kültürüne de bir nevi götürmekte. Tabiata ve öteki canlılara karşı gereğince evrimleştik mi?

İnsanoğlu yeni teknolojik gelişmeyle birlikte hem mekanikleşti hem de kendisi haricindeki tüm çeşitlere efendilik taslamaya başladı. Bu da kibiri beraberinde getiriyor. Kibir insanı içten içe yiyen en büyük canavardır aslında. Kapan’daki karakterlerimizi berbatlığa yaklaştıran en temel öge, ötekisine olan tavırları. Adaya sonradan gelen canavarla birlikte hepsinin gerçek yüzünü görmeye başlıyoruz. Mehmet karakteri baştan sona iyi çizilmiş üzere görünüyor. Fakat Mehmet canavarın yavrularının öldürülmesine de ses çıkaramıyor. Kimi vakit berbatlığa karşı ses çıkaramamamız da bizi makus insan yapar. Turan çok iyi görünse de Yakup’un mevtini memnuniyetle seyrediyor. Kapan’da erkeklerin dünyasına övgü geliştirmemeye itina gösterdim. Bayanların geri planda tutulduğu bir hayatın sonucunda erkek bireylerin yaşadığı çözümsüzlüğü de görüyoruz. Aslında adadaki bayan karakterlere biraz daha alan açsaydık tahminen de bu çıkarım boşa gidebilirdi. Sonunda kaybeden karakterlere baktığımızda çatışmanın – savaşın sebebi erkekler, hayatta kalan ve süreci devam ettiren bayanlar var.

– Birçok ödül sonrası sinemanız Kadıköy Sineması’nda basın gösterimini yaptı. Sonra yeni yasaklar geldi. Siz bir ay geçmeden Roma’da 2.’ncisi düzenlenen Rieti Sabina Sinema Festivali’nden yeni bir mükafatla döndünüz. Artık ne yapıyorsunuz?

Vizyonda, salonlarda sinemam olsun hayaliyle yaşadım daima. Bunu kısa da olsa gerçekleştirdiğim için memnunum. Lakin bu seyahatimiz kısa sürdü ve sinemalar kapandı. Şimdilik beklemedeyiz. Sineması dijital platformlar vasıtasıyla seyircilerle buluşturmak istiyorum.Moskova’da açılış yapmak ve ülkemizdeki kimi şenliklerde ustalar tarafından ödüllendirilmek benimle birlikte grubumu de çok memnun etti. Kapan, amacına ulaşmış bir iş oldu. Salgın sürecinde “Ataların Uykusu” isimli bir Şaman belgeseli hayata geçirdik. Obruk isimli uzun metraja hazırlanıyorum. Senaryosunu İnanç Adıgüzel’le yazdık. İnsanoğlunun farklı hırslarıyla ilgileneceğiz bu sinemada.

Cumhuriyet