YETERLİ Parti’li Türkkan, Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan AKP’li Melih Bulu ile birlikte başlayan aksiyonları ve AKP’li Cumhurbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “terörist” nitelemesini eleştirdi. Bahse ait şu açıklama yapan Türkkan, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Boğaziçi üniversitesi konusundaki kelamlarını duydum. Bu rektörün orada Boğaziçi üniversitesi kifayetsiz olduğunu, intihal yapan bir profesörün Boğaziçi Üniversite rektörü olamayacağını söyleyen öğrencileri terörist olarak vurgulama, Sayın Cumhurbaşkanı. Bu çocuklar terörist değil. Bu çocuklar bizim ve bu çocuklar bizim geleceğimiz. Gençler daima gözleri ileride, başları da daima üstte olacak. Sayın Meral Akşener’in de dediği üzere, Boğaziçi Üniversitesi’nin dövüşten ve hengameden uzak bir geleneği vardı, Ak Parti iktidarı onu da yerle bir etti” dedi.
Buradan Boğaziçili gençlerimize sesleniyorum diyen GÜZEL Parti’li Türkkan, “Demokratik reaksiyonlarını ortaya koyarken, tuzaklara gelmemeli, haklıyken haksız duruma düşmemeli, farklı hesaplar peşinde olanlara karşı dikkatli olmalılar” halinde konuştu.
“İNTİHALCİ PROFESÖR İÇİN KIYMET Mİ?”
Meli Bulu’nun bir makalede intihal yaptığı vurgusunda bulunan Türkkan, “Şimdi sormak istiyorum: Bir intihalci profesörü rektörlük koltuğuna oturtmak için bu kadar gence zulüm yapmaya paha mi? Devlet aklı, vatandaşının yanında olmayı, gencinin güvendiği dağ olmayı gerektirir. Gelin onlara devletin şefkati ile davranın. Hem siz kazanırsınız, hem gençler, hem de ülke kazanır. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olayların nedenini gölgelemeye çalışmayın. Problem; kifayetsiz, intihalci kayyum rektördür. O rektör vazifesi iade etse, o gençlerin ve orada misyon yapan öğretim üyelerinin bir zahmeti kalmayacak. Gençlere düşmanlık etmekten vazgeçin. Sevin onları” dedi.
SOYLU’YA REAKSİYON
Süleyman Soylu’nun bir televizyon programındaki kelamlarını de kıymetlendiren DÜZGÜN Parti’li Türkkan, “Ak Parti yeni anayasa öncesi toplumsal tansiyonu yakın vakitte sokağa taşımak istiyor” dedi.
Lütfü Türkkan, şunları söyledi:
“İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu katıldığı bir televizyon programında birtakım açıklamalarda bulundu. Boğaziçi tartışması konusunda “Türkiye ayağa kalksa müsaade vermem” dedi. AK Parti Boğaziçi olaylarının büyümesini, Seyahat gibisi toplumsal olaylara dönüşmesini istiyor ve bunun için kışkırtıyor. AK Parti’nin Seyahat olaylarında da daha evvel kurduğu bu oyuna düşmemek gerekir. Ak Parti yeni anayasa öncesi toplumsal tansiyonu yakın vakitte sokağa taşımak istiyor.
Soylu bir laf daha etti, “Rektör seçimleri de demokratik olmak zorunda değil” dedi. Siyasi otorite, üniversite idarelerini, toplumdaki öbür güç odaklarını akademik özgürlüklere hürmet göstermeye davet etmelidir. Sıhhatli bir yükseköğretim sisteminin üniversitelerin kurumsal özerkliği üzerine inşa edilebilir. İktidarda bu türlü bir anlayış var mı? İktidarın eğitim ve kültür alanlarındaki başarısızlığının sebebi de buradadır. Hatta Türkiye son on yılda atıf indekslerine giren akademik yayınlarda İran’ın gerisinde kaldı. Akademik gelenekleri ve kurum kültürü teşekkül etmiş esaslı üniversitelerimizin sayısı azdır. Bunları göz bebeğimiz üzere korumak, müdahale etmemek, bilakis teşvik etmek ve desteklemek gerekir.
“15 Temmuz’u FETÖ yapmadı” diye tabir etti Soylu. FETÖ yapmadıysa kim yaptı Süleyman Soylu? Yargılanan FETÖ’cüler sizin bu sözlerinizi savunma olarak gösterirlerse ne olacak. Bu söylediği çok tehlikeli bir tabir.”
ÂLÂ Partili Türkkan açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“AK PARTİ BU TÜRLÜ KONGRE YAPABİLİYORSA, 20-30 KİŞİNİN GİDECEĞİ LOKANTALAR NEDEN KAPALI?”
Sayın Cumhurbaşkanı, kongrelerde gördüğü kalabalık için şu sözleri kullandı; “Şu anda şu kapalı salonlarda Adana’da, Antalya’da, Bursa’da, Muğla’da bu salgına karşın tıklım tıklım bu salonları haftanın başında oralarda buluşmayı sağladığınız için çok teşekkür ediyorum.”
Ak Parti bu türlü kongre yapabiliyorsa, 20-30 kişinin gideceği lokantalar neden kapalı? Virüs; pide, kebap, çorba seviyor da bilimin mi haberi yok bundan. Bütün önlemler korona virüs salgınının yayılımını önlemeye yönelik. Bu önlemlerden fiili olarak muaf olan yalnızca AK Parti kongreleri.
SOKAĞIN ENFLASYONU
Bugün açıklanan enflasyon sayılarına nazaran; Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) 2021 yılı Ocak ayında bir evvelki aya nazaran yüzde 1,68, bir evvelki yılın tıpkı ayına nazaran yüzde 14,97 arttı. Lakin her vakit söylüyoruz sokağın enflasyonu açıklanandan daha yüksek.
İktisadın makûs olduğuna dair niyetlerimizi ve telaşlarımızı her vakit lisana getiriyoruz. Esnafı, vatandaşı gezdiğimizde yanılmadığımızı çok net biçimde görüyoruz. Tablo vahim. Esnaf kan ağlıyor. Siz yeni anayasa değişikliği ile gündemi değiştirmeye çalışırken, pandemi nedeniyle 11 aydır işsiz olan 2 çocuk babası Fazilet Topuz’un intiharından haberiniz oldu mu? Vatandaş da Türkiye’nin en kıymetli meselesinin iktisat ve işsizlik olduğunu söylüyor. Geçim badiresi, ekonomik kriz ve işsizlik anketlere de yansıdı.
Yapılan son araştırmaya nazaran, Ocak ayına ait yapılan anket, iktisada ait korku verici sonuçlar ortaya koydu. Toplumun yüzde 64’ü borçlu olduğunu, yüzde 90’ı da borcunu ödemekte zorlandığını bildirdi.Ankete nazaran, Türkiye’nin yüzde 25’i şimdilik işe gitmeye devam ediyor, yüzde 16’sı ise pandemiyle bir arada işsiz kaldı, yüzde 10’unun ise maaşı düşürüldü, yani vefatı gösterip sıtmaya razı edildiler.
2020 yılında pandemi nedeniyle bozulan iktisada bağlı olarak gelir kaybı yaşayan vatandaş, yeni yılda da yapılan artırımlardan darbe yedi. 2021 yılının ocak ayında elektrik, doğal gaz, köprü, otoyol ve besin fiyatlarında yaşanan artış vatandaşları kara kara düşündürüyor. Besin fiyatlarındaki artışa şeker de katıldı. Doğal gaz iki kez zamlandı, elektrik yüzde 6 arttı. Ocak ayında besin fiyatları tartışması tepe yaptı, köprü ve otoyollara da büyük artırımlar geldi. Vatandaşlar yeni yılın birinci gününe elektriğe gelen yüzde 6 artırımla uyandı. Kamuoyunda ‘deprem vergisi’ olarak bilinen Özel Bağlantı Vergisi’ne de artırım geldi. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile bu oran yüzde 10’a çıkarıldı.
Yaşadığımız her zelzelenin akabinde daima birebir soru gündeme geliyor. Toplanan Zelzele Vergileri ne oldu? Bu paralar nerede? 1999’da süreksiz olarak alınmaya başlanan, 2002 yılında kalıcı hale getirilen zelzele vergilerini aslında hiç unutmadık. Ve hala birebir soruyu sormaya devam ediyoruz. Bu paraların akıbetini bilen yok. 22 yıldır, cep telefonu, internet, bankacılık süreçleri, Spor Toto, Ulusal Piyango, uçak biletleri, gümrük ve pasaport süreçleri üzere birçok mevzuda sarsıntı vergisi ödüyoruz. Bu paralar ile binaların güçlendirilmesi ve tüm Türkiye’de sarsıntı güvenliğinin sağlanması gerekiyordu.
Periyodun Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, yaptığı açıklamada zelzele vergilerinin sıhhat, eğitim ve duble yollar için harcandığını açıklamış, Merhum Kemal Unakıtan’ın “Bu vergiler zati zelzele nedeniyle getirilmemişti. O denli olsaydı depremzedeye verilirdi” kelamları de basında yer almıştı. Hatta Sayın Naci Bostancı da Zelzele vergileri ismi altında bunlar toplanacak ve sarsıntıya gönderilecek üzere bir düzenleme kelam konusu değil sözlerini kullanmıştı. Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Başkanlığı, 2020 Şubat ayında başında, 17 yılda toplanan sarsıntı vergilerinin fiyatının 147 milyar TL olduğunu açıkladı. “Deprem vergilerini ne yaptınız?” diye sorunca “Okul yaptık, yol yaptık” diyorlar. “Okul, yol yapmak için topladığınız 2 Trilyon Dolar vergiyi ne yaptınız?” Yalnızca ve yalnızca 5 müteahhide aktardılar başkada hiçbirşey yapmadılar.
Kış mevsiminin ortasında, doğalgaz kullanımının arttığı şu günlerde fiyatlara bir artırım daha yapıldı. Otoyol ve köprü geçiş fiyatlarına ortalama yaklaşık yüzde 25 oranında artırım yapılmıştı. Yap-işlet devret modeli ile yapılan geçiş garantili Avrasya Tüneli’nin geçiş fiyatına 1 Şubat prestijiyle büyük artırım geldi. Yüzde 26’lık fiyat artışıyla arabalar için Avrasya Tüneli tek taraf geçiş fiyatı 46 lira, minibüsler için ise 69 lira oldu. Sayın Cumhurbaşkanı, besin fiyatlarındaki fahiş artış nedeniyle marketçilere müdahale ederken bir orta da Avrasya tüneline de el atsa keşke.
“2021 YILINDA ARTIRIMLARLA GİDECEKLER”
Yılbaşında memur ve emeklilere yapılan artırımlar öteki artırımların çok çok altında kaldı. Memurlara yüzde 7,36, SSK ve BAĞKUR emekli maaşlarına, emekçi, esnaf ve çiftçi emeklilerinin maaşlarına da yüzde 8,36 artırım yapıldı. Artan hayat pahalılığı Türkiye’nin her yerinde hissediliyor. Artık vatandaş dış güçler, üst akıl masallarına kanmıyor. İktidar da bunun farkında. Her artırım İktidarın ve ortağının oylarını aşağıya çekiyor. Kendi sonlarını getiriyorlar. Zira tencerenin kaynamadığı, yoksulluk intiharlarının arttığı bir ülkeyi yönetemezsiniz. 2002 yılındaki kriz ortamında artırımlarla geldiler. 2021 yılında artırımlarla gidecekler. Götüren de tencere olacaktır, tencereyle gidecekler zira vatandaşın tenceresi kaynamıyor.
KUYRUKLAR ÜLKESİ OLDUK
Tanzim çadırlarını hepiniz hatırlıyorsunuz. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni manava çeviren iktidarın tahlil diye sunduğu rezaletten öteki bir şey değildi. Kendi milletini soğan – patates için kuyruklara sokan, 2 kamyon patatese terör örgütü muamelesi çeken bir iktidar vatandaşa yokluktan öteki bir şey sunamaz. Pandemi başladığından beri İktidarı tekraren uyardık. Dünya içine kapanıyor, para verseniz de besin eserleri ithal edemeyeceksiniz dedik. Nisan ayından itibaren Türkiye temel besine erişim konusunda önemli sorun yaşayacaktır.
Rus buğday çiftçisi İvan’a kazandırana kadar; Mehmet Abi’ye, Hasan Amca’ya kazandırın, yüksek sübvansiyonlar verin, üretimi arttırın dedik. Patates mümessili Tarım Bakanı ise yağ üzere üste çıkarak, Panik yok, ithalat var dedi.
Artık eser yok, kuyruk var. Ucuz ekmek kuyruğu, Ucuz elma kuyruğu, Ucuz karnabahar kuyruğu, Ücretsiz yumurta kuyruğu. Geldiğimiz noktada yağ kuyrukları artık uzak görünmüyor. Bunu aşmak için tanzim çadırı kadar akıl ve izandan mahrum bir metot de bulmuşlar. Buldukları metot, 1840 yılından beri var olan PTT’yi markete çevirmek. PTT yağ satacakmış. Türk Telekom da bal satsın. Garip gureba fakr-u zaruret içerisinde, Saray ve avanesinin bir eli yağda, bir eli balda olsun.
Banka kumaş mı satar deyip Sümerbank’ı kapattılar, artık PTT’ye yağ sattırıyorlar. Ben size bir şey söyleyeyim mi? Bunların Şakülü kaymış. Bugün yağ satan PTT, bu anlayışla yarın mercimek nohutta satar. Zira bu iktidar tarımı öylesine bitirme noktasına getirdi ki Türk mutfağının olmazsa olmazlarından mercimek bile ithalata bağlı. 18 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın ülkeyi sürüklediği noktada yokluk ve kıtlık artık çok yakın.
Rusya buğdayını kendine saklıyor. İhraç edilmesine ağır vergiler getirdi. Kısaca kendi tüccarına satamazsın diyor. Bu gidişle en temel besin hususları bile yakın vakit içinde kara borsaya düşer, fiyatlar yükselir. Ak Parti’den ve öbür ortağından kurtulana kadar o varlıklı Türk mutfağı en yoksul devrini yaşar. Zira dünyada besine erişim giderek zorlaşıyor. Pandemiyle birlikte besin, artık bir ticaret ögesi değil, ulusal güvenlik ögesi haline geldi.
Bu sorun ortadayken 83 milyon nüfuslu, bilhassa genç nüfusuyla birlikte daha çok tüketen bir ülkeyi doyuramazsınız. Tarıma sübvansiyon tahlili Türkiye’de kentlerdeki istihdam eksikliğine de tahlil olacak. Her tarla bir fabrikadır. Bir fabrikanın üretime geçmesi minimum 4 yıldır. Bugün karar verirseniz seneye sizin eseriniz ambarda. Karar vereceksiniz. Ben mazotu ve gübreni sana bu formda sübvanse ediyorum, tohumunu veriyorum. Malını da 1’e değil 1.5’e alıyorum. Beşerler mecnun üzere köyüne koşar. Türkiye’nin kentlerde toplumsal bir sorun haline gelen istihdam meselesine da bir tahlil bulunmuş olur.
“AK PARTİ VE YANDAŞ MÜTEAHHİTLER”
Bu husus, Patates mümessili bir Tarım Bakanı’nın yapacağı bir iş değil. Önemli manada masaya yatırıp yerli ve ulusal hislerle bu mevzuda plan yapan bir adam önümüzdeki yıllarda tarım meselesini çözer.
İktidarın yapması geren tek bir yol var. O da Türk çiftçisine yüksek sübvansiyonlar ve alım garantisi vererek üretimi arttırmak. Ekilmeyen tek bir toprak modülü kalmamalı. Bu bereketli topraklar ithal eserlere mahkum değil. Burası zati rahmetin kendisi.
Saray, milletini doyurmanın yolunu arayana kadar, yandaşlarını doyurmanın kaygısında. Bu iktidar artık ne tarımda ne de öbür bir mevzuda Türkiye’ye tahlil üretemez. Haramın olduğu yerde rahmet olmaz. Bu ülkenin kasasına bir el uzandı o yüzden rahmeti kaçtı.
“YAYLALARI TOKİ ELİYLE TALAN ETMEK”
AK Parti Genel Lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Amasya, Bolu ve Trabzon’da 15 yaylanın statüsü kaldırıldı. Kararla birlikte yayla alanı olmaktan çıkarılan yerler imara açılabilecek. 2013 yılında bu alanlar orman iken yayla statüsü getirildi. AK Partinin bir sonraki atağı, buralarda kentsel dönüşüme giderek, yaylaları TOKİ eliyle talan etmek. Bu da yandaş müteahhitlerin cebini dolduracak. Bu yeşil alanlar bir müddettir Körfez ülkelerinin başta Katar olmak üzere ağzını sulandırıyor. Bu noktada İktidar’a şunu söylemek istiyorum; Sizler gerçekten tabiata düşmansınız, beşere, ağaca, hayvana, varlığını devam ettirme uğraşı içindeki her canlıya düşmansınız. Kendinizi iktidar olana dek nasıl sakladınız? Nasıl anlayamadık biz sizleri?
“UYGUR TÜRKÜ GENÇ KIZIMIZI TERÖRİST İLAN ETTİLER”
Genel Liderimiz Sayın Meral Akşener, küme toplantımızda Uygur Türklerine çektirilen bu eza ve cefayı kamuoyunun gündemine taşıyarak, UYGUN Parti’nin Çin zulmüne karşı duruşunu ortaya koymuştur.
Genel Başkan’ımız tarafından kürsüde, üç yıldır ailesinden haber alamayan, annesine babasına kardeşlerine ulaşamayan bir Uygur Türkü genç kızımız Nursiman Abdurraşid’ı konuşturdu. Piyanoda do sesine bastıktan sonra gelecek sesi beklersiniz bizim de beklediğimiz ses geldi kızımızı çabucak terörist ilan ettiler. Kimdi bu do sesi? İktidarın minnacık ortağından geldi, bu kız terörist dediler. Tıpkı vakitte Dışişleri Bakanı da Çin’in haklarını Türkiye’de savunmak bizim işimiz dedi. Çin’in aleyhine yapılan her türlü yayına pürüz olmak da bizim işimiz dedi. Bir tarafta yerli ve ulusal olmakla övüneceksiniz öteki yandan çabucak yanı başınızda kardeşlerinizin Müslüman Türklerin yaşadığı Doğu Türkistan’daki zulme sessiz kalacaksınız bu ikisi birarada olmuyor.
TRT kızımız konuşurken sesini kesmişti. Halbuki birebir TRT, terörist başının kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan ile yapılan röportajı kesintisiz yayınlamıştı. TRT’nin başındaki de ne yerlidir ne ulusal. Nepotizmin en büyük örneği TRT’nin başındaki arkadaşıdır.
Lafa geldi mi en büyük Türk, en has Müslüman sizlersiniz fakat “Müslüman Türküm” dediği için, zulüm gören kardeşlerimizi duymuyor, haklarını savunma konusunda ortaya bir irade dahi koyamıyorsunuz.
“BELA GETİRECEK YENİ BİR DÜZENLEMEYE HAZIRLANIYORLAR”
Yeni anayasadan ne anlıyorsunuz? Benim torunumuz bunlar galiba denizi tükettiler yeni bir şey uydurmaya çalışıyorlar. Yeni Anayasa konusunda ne yapacaklarını bilmiyoruz lakin bildiğimiz bir şey var ellerinde hiçbirşey kalmadı. Yeni anayasa ile toplumu oyalamaya çalışacaklar. 2010’da bir anayasa yaptınız bunu değiştirmeyin dedik, hayır dediler onu yaptılar gerçekten 15 Temmuz geldi. 2017’de yeni bir anayasa yaptılar Türkiye’yi tek adam rejimine mahkum ettiler. Artık bu yeni anayasadan bekledikleri bir şey var oda şu: tek adam rejimini biraz daha oturtmak. Sistemle ilgili bir sorunları yok. Biz YETERLİ Parti olarak Türkiye’yi bu ucube sistemden kurtaracak her türlü işbirliğine hazırız dedik. Bunların getirdiği anayasa teklifi yalnızca ve yalnızca bu tek adam sistemini güçlendirecek. Darbe anayasa dedikleri bundan daha demokratikti. Başbakanı vardı soru sorabiliyordunuz, Bakanlara gensoru uygulayabiliyordunuz. Kararname çıkarıyor yayla imara açılıyor, kararname çıkarıyor Rektör atanıyor, daha ne istiyor bilmiyorum. Benim bir tek aklıma gelen şu; Türkiye’nin başına daha büyük bir bela getirecek yeni bir düzenlemeye hazırlanıyorlar. Biz buna müsaade etmeyiz. Türkiye’de demokrasiyi daha da karartacak yeni bir düzenlemenin karşısında oluruz. Bu totaliter rejimi gönderene kadar karşısında kalmaya devam edeceğiz.”
Cumhuriyet
