Müsilajın olduğu bölgelerde denize girmenin sakıncalı olabileceğini söyleyen Mikrobiyolog Dr. Öğr. Üy. İpek Ada Alver, “Yüksek ateş, ishal, mide bulantısı, ağız içi yaralar, kusma, ciltte kaşıntı, vajinal akıntı ve kaşıntı üzere durumlarda hastaneye başvurulmalıdır” diye konuştu.
Mide-bağırsak enfeksiyonlarının yalnızca denize girmekle değil müsilajın ağır olarak görüldüğü sulardan avlanmış balıkların tüketilmesiyle de meydana gelebileceğine dikkat çeken Mikrobiyolog Dr. İpek Ada Alver, “Bu süreç içerisinde balık tüketmek isteyenler kesinlikle iyi pişmiş formda tüketmeye ihtimam göstermeliler” sözlerini kullandı.
“ÖNLEM ALINMAZSA DENİZ CANLILARI ÖLEBİLİR, SU KITLIĞI YAŞANABİLİR”
Müsilajın güneş ışınlarının suyun alt katmanlarına girişini engelleyerek tabanda bulunan ve suyun arıtımında değerli misyonları olan deniz canlılarının ölmesine yol açtığına da dikkat çeken Alver, “Müsilaj nedeniyle suyun oksijen oranında kıymetli düşüşler de meydana geldiğinden suyun kalitesi azalacaktır. Şayet kısa vakitte tedbir alınmazsa, ilerleyen devirlerde su kıtlığına ve beslenmede değerli yeri olan balık tiplerinin azalmasına yol açabilir” dedi.
“YASAKLARA UYULMAZSA TEKRARLAMA RİSKİ VAR”
Çok avlanma ve av yasağına uyulmamasının da müsilaj oluşumunda büyük tesiri olduğunu belirten Alver, “Aşırı avlanmanın balık popülasyonunu baskılamasıyla fitoplankton ve mikroalglerde çok çoğalma meydana gelir ve salgılanan kimyasal birleşikler deniz suyuna daha yüksek oranda karışır. Bu durum da deniz kirliliği ile ağır bir müsilaj üretiminin meydana gelmesine sebep oluyor. Deniz ekosistemi istikrarının değişmemesi ismine av yasağına uyulması ve çok avlanmadan kaçınılması gerekli. Aksi takdirde müsilaj katmanı tekrar tekrar meydana gelecektir” tabirlerini kullandı.
Cumhuriyet
