26. Periyot CHP Konya Milletvekili ve Atatürkçü Fikir Derneği Lider Adayı Mustafa Hüsnü Bozkurt, 104 emekli amiralin imzasıyla yayımlanan Montrö bildirisine ait bir açıklama yayımladı.
“Montrö Namusumuzdur. Teslim Olmayız” başlıklı açıklamada şu tabirlere yer verildi:
“Yüzyıllardır dünyaya ve dünya ticaretine hükümran olmak isteyenler su yollarını kontrol altında tutmak istemişlerdir. Çanakkale ve İstanbul boğazları da bu su yollarının en başında gelmektedir. Süveyş, Panama, Hürmüz, Cebelitarık üzere geçitleri kontrol altında tutanlar dünyaya da hükümran oldukları üzere bu geçitlerde her vakit yapay devletçikler ya da üs noktaları oluşturmuşlardır.
Emperyal güçlerin yapay üs bölgesi oluşturamadıkları tek su yolu Çanakkale ve İstanbul Boğazlarıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda Boğazlarda süreksiz olarak tutunan işgalciler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük askeri ve diplomatik dehası sonucunda tek kurşun atmadan 1936 yılında Montrö Antlaşması ile büsbütün Bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin egemenliği altına girmiş bu sayede dünyanın gözünü diktiği boğazlarımız sayesinde Karadeniz de bir barış gölü olarak kalmıştır.
Boğazlarımızın stratejik ehemmiyetini bilenler bu sağlam diplomasi kilidini parçalamak için hep fırsat kollamışlardır. Ne acıdır ki büyük Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde söylediği üzere, “harici bedhahlara” takviye veren “dahili bedhahlar” sürekli olagelmiştir. Son olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşını Yönettiği Gazi Meclisimizin Başkanlık koltuğunda bulunan biri büyük bir sorumsuzlukla Montrö antlaşmasını tartışmaya açmış ve “tek adam” kararıyla Türkiye Cumhuriyetinin bu Antlaşmadan çekilebileceğini söyleyebilmiştir. Üstelik bu tartışma Çanakkale Zaferinin 106. Yıldönümünü kutladığımız, kara savaşlarının başladığı günlerin yıldönümü günlerinde yaşanıyor.
Bu sorumsuz sözlere ne yazık ki siyasal partilerimiz, üniversitelerimiz ve ilgili kurumlar, ya kâfi tepkiyi verememiş, ya da gereğince güçlü bir reaksiyon göstermemişlerdir. Bu sessiz kalış karşısında ülkemizin dış siyasetinde yıllarca faal ve belirleyici rol üstlenen emekli diplomatlarımız ile Montrö’nün ehemmiyetini en iyi kavrayan emekli amirallerimiz son derece sorumlu ve bilgece bir tavırla farklı ayrı bildiriler yayınlayarak bu ülkenin sahipsiz olmadığını bir defa daha dosta düşmana göstermişlerdir.
Bu bildiriler gerekli etkiyi yaratmış ve Montrö’yü sorumsuzca tartışanlar paniğe kapılarak her zamanki “darbe”, “vesayet” telaffuzları ile hukuk dışı hücuma geçerek bildiri yayınlayan emekli amirallerimiz hakkında hızla gözaltı süreçlerine başlamışlar, ülkede yine bir baskı dalgası yaratmışlardır. Emekli diplomat ve amirallerimizin ellerinde şu anda bildiriyi imzaladıkları kalemlerinden daha güçlü bir silahları yoktur. Dünyada deniz kuvvetleri kullanılarak muvaffakiyete ulaşmış bir “darbe” de yoktur. Ankara’yı kuşatabilecek kruvazör ve destroyerler de daha icat edilmemiştir. Gözaltı kararlarını verenler kendi korkularınca kuşatılmışlardır.
Daha dün denecek bir tarihte Karadeniz’de başlatılan turuncu ihtilallere dayanak vermek için ABD donanmasının boğazlara geçişine müsaade vermeyen amirallerimizin “balyoz”, “kafes”, “amirallere suikast”, “oraj-poyraz” üzere kumpas davalarıyla nasıl tutuklanıp ağır cezalara çarptırıldıklarını unutmadık. Ne acıdır ki bugün boğazlarımıza sahip çıkanlar da yeniden birebir amirallerimiz, hakkında gözaltı kararları verilenler de birebir amirallerimizdir.
Montrö Antlaşması namusumuzdur. TESLİM OLMAYIZ. OLMAYACAĞIZ…”
Cumhuriyet
