Okullarda yüz yüze eğitimin başlamasına 10 gün kaldı. Her çocuğun eğitime problemsiz erişebilmesi için yüz yüze eğitim kaide fakat salgın nedeniyle tasa içinde olan veli de çok. Aşılılar, aşısızlar, zarurî testler, okullardaki havalandırma, hijyen problemleri derken herkes kaygılı bir bekleyiş içinde.
Salgınla ilgili sıkıntıların dışında bir de Liselere Geçiş İmtihanı (LGS) sonrasında istedikleri okul tipine yerleşemeyen yüz binlerce öğrencinin içinde bulunduğu sorunlu süreç var.
Eğitimci Feray Aytekin Aydoğan, 6 Eylül’e kadar istediği okula yerleşemeyen öğrencilerin her hafta istediği okulu tercih etme, sonra da her ay tercih etmeye devam etme hakkı bulunduğunu belirterek “Ancak bu durum, öğrencilerin yaşadığı sorunu, mağduriyeti çözmüyor. Kâfi okul, okul çeşidi, kontenjan olmadığı ve tercih süreçlerinde birden fazla okul cinsini yazma mecburiliği nedeniyle yüz binlerce öğrenci ya istediği okula yerleşemedi ya da özel okullara mecbur bırakıldı yahut örgün eğitim dışına çıkmak zorunda bırakılıyor” dedi.
Ulusal Eğitim Bakanı’nın ikinci nakil sonuçları ile tercih yapan öğrencilerin yüzde 98’inin istedikleri liseye yerleştiğini açıklamasının öğrencilerin hayatında hiçbir karşılığı bulunmadığına dikkat çeken Aydoğan, şöyle devam etti:
“Birincisi, LGS sonucu; öğrencilerin yüzde 86’sı için merkezi imtihanla alan okulları tercih edemeyeceklerinden hiçbir mana söz etmiyordu. İkincisi, merkezi imtihanla öğrenci alan okulların kontenjanı 174 bin 760, bu okulların kontenjanının 70 bin 642’sini ise meslek liseleri ve imam hatip liseleri oluşturuyor. Üçüncüsü, adrese dayalı yerleştirmede de öğrencilerin birincil tercihi akademik liseler olmasına karşın kâfi okul ve kontenjan olmadığı ve tercih edilmeyen okul cinsleri dönüştürülmediği ve birden fazla okul çeşidi seçme mecburiliği olduğu için yeniden yüz binlerce öğrenci istediği okula yerleşemedi.
Dördüncüsü, özel okullara yerleşenler kamu okulları için tercih yapamadı lakin yerleştirmeye temel nakil tercih müracaatlarının alınması sürecinde özel ortaöğretim kurumlarına kayıt ve nakil süreçleri devam etti.
MEB; öğrencilerin istedikleri okullara yerleştiği algısını yaratmaya çalışıyor. Öğrenciler istedikleri değil, tercih etmek zorunda bırakıldıkları okullara yerleşti. LGS, öğrencilerin özgürce ve isteklerine nazaran tercih yapma hakkını sınırlamakta ve üstü örtük halde öğrencileri açıkça yönlendirmektedir. Bu yönlendirme ise eğitimde yaşanan piyasacı ve gerici dönüşüme uygun olarak yapılmaktadır. LGS ile siyasi iktidarın gelecek planları, bekası ortasında direkt bir alaka vardır.”
SINIFLAR ÇOK KALABALIK
Eğitim-İş Sendikası’nın Ulusal Eğitim Bakanlığı’na çağırısı da şöyle:
– Sınıflar bölünmeli, sınıf başına düşen öğrenci sayısı pandemi hesap edilerek belirlenmelidir. Oturma sıralarının ortasındaki uzaklık bilim insanlarının ihtarları dikkate alınarak belirlenmeli ve sıralar ortasına çizgi çekilerek bu aralığın aşınmaması sağlanmalıdır.
– Sınıf sayısının çoğalmasıyla birlikte muhtaçlık duyulan öğretmen sayısında artış meydana gelecektir. Bu hesaplamaları evvelce yapmak, gerçekçi sayısı belirlemek ve öğretmen atamalarını bu gereksinim doğrultusunda eğitim başlamadan gerçekleştirmek birçok sorunu çözecektir.
– Sınıflara eskisi kadar öğrenci alınamayacağı düşünülürse esasen yaz uzunluğu bitirilmesi gereken fakat ihmal edilen yeni derslik inşalarına sürat verilmelidir.
– Vakit kaybetmemek için fiziki şartları uygun olan okullarda okul bahçelerine ya da geniş spor salonlarına süreksiz portatif derslikler yapılabilir.
– Öğretmenlere haftada iki defa yapılacağı söylenen PCR testi zarurî tutulmamalı, gerek Bilim Heyeti gerekse Türk Tabipleri Birliği üzere kurum ve kuruluşlarla bilimsel bilgiler eşliğinde aşıya ikna çalışmaları yapılmalıdır.
– Okullarda herkesin maske kullanması mecburî kılınmalı ve periyodik olarak denetlenmelidir. Fakir öğrencilerin bir maskeyi gözetici özelliğini yitirdikten sonra dahi takmak durumunda kaldığı, öğretmenlerimizden geçen devir gelen bilgiler ortasındadır. Bunun önüne geçmek için maske temini şahsen devlet tarafından sağlanmalıdır.
– Her okulda Covid-19 semptomu gösterdiğinden şüphelenilen çocukların bekleyebileceği özel bir oda olmalıdır.
– Her okulda takımlı ve salgın konusunda eğitim verilmiş bir paklık işçisi istihdam edilmelidir. Tuvalet sayısı az olan okullar tespit edilmeli, bu muhtaçlığı gidermek için gereken adımlar atılmalıdır.
– Teneffüs saatleri okul bünyesindeki muhakkak sınıflar için başka farklı belirlenebilir. Her ders sonrası sınıfların havalandırılması sağlanmalıdır.
TELAFİ EĞİTİMİ
Özel okullarda telafi eğitiminin başladığını hatırlatan Feray Aytekin Aydoğan, “Ancak kamu okulları için MEB’in hâlâ tek bir açıklaması, okullara gönderdiği tek bir yazı bile yok. MEB bir an evvel telafi eğitimi için kâfi bütçe ayrıldığını açıklamalı, telafi eğitimi bilimsel ve gerçekçi planlanma yapılmalıdır” dedi.
MİNİKLER ZORLANACAK
Eğitim uzmanı Hatice Yılmaz, 1.5 yıl okuldan uzak kalmanın tüm öğrencilerin gelişimini olumsuz etkilediğini belirterek “Birinci sınıfa başlayacak öğrencilerin çok büyük bir kısmı okulöncesi eğitimi almadı. Münasebetiyle okula ahenk konusunda zorlanma ihtimalleri hayli yüksek. Ayrıyeten parmak kaslarının gelişimi de kâfi olmayabilir. Bu yıl birinci sınıfı alacak öğretmenlerin biraz daha dikkati ve sabırlı olmaları gerekecek” dedi.
Yeni öğretim yılında ikinci ve üçüncü sınıfa devam edecek öğrencilerden okuma ve yazmayı unutmuş öğrenciler bulunmasının da mümkün olduğuna dikkat çeken Yılmaz’ın teklifleri şöyle:
“Dolayısıyla ilkokulda her sınıf seviyesinde öğrencilerin hazır bulunuşluk imtihanı seviyesinin belirlenmesi gerekecek. Bu hususta Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere bir yol haritası göndermesi iyi olacaktır.
Ortaokul ve lise öğrencileri için durum biraz daha karışık. Sınıf seviyeleri arttıkça öğrencilerin sahip olması gereken bilgi ve maharet seviyesi de artar. Bu nedenle ortaokul ve lise öğrencilerinin öğrenme kayıplarının daha fazla olması ihtimali hayli yüksektir. Bu yıl için öğrencilerin öğrenme kayıplarını gidermek ve onları yine öğrenmeye hazırlamak değerli bir gerekliliktir.
Ortaokul ve liselerimizde bu yıl tüm müfredatı bitirmek yerine temel mevzuları öğrencilere tam manasıyla kavratmak daha hakikat bir yaklaşım olacaktır. Bu gayeyle bu yıla özel olarak ders kitaplarından birtakım husus ve kazanımlar çıkarılabilir yahut daraltılabilir. Aksi halde öğrenciler çok zorlanacak bu da öğrenme motivasyonlarının düşmesine ve okuldan soğumalarına neden olacaktır.
Yeni öğretim yılında disiplin sıkıntılarının yaşanmaması için de öğretim programlarında yeni bir düzenlemeye gereksinim olduğu açıktır.”
Cumhuriyet
