Olayın toplum sıhhati açısından tehlikesini kıymetlendiren Prof. Dr. Levent Doğancı, “Aşı, bireylerin kendi kendine karar vermesi gereken bir şeydir. Zorlayıcılıktan çok, eğitimle öğretilmesi gerekir. Ama buna bir sıhhat çalışanının karşı çıkması, toplum sıhhatini önemli olarak tehdit ediyor” dedi. Bu durumun “fikir özgürlüğü” olarak sayılamayacağını vurgulayan Doğancı, “Halkı paniğe ve kaygıya sevk eden bir durum var. ‘Yargılanacaksınız’ diye tehdit ediyor. Pandemi bütün dünyayı tehdit ediyor, ekonomileri sarsıyor. Bu türlü bir ortamda hiçbir bilimsel bilgiye dayanmadan bu türlü konuşulması çok tehlikeli” dedi. “Buna kim müsaade verdi, bunu da sorgulamak lazım” diyen Doğancı, “Polis en ufak bir olayda bütün gücüyle insanlara yükleniyor. Burada salgını baltalamaya yönelik bir hareket var. Kesinlikle cezalandırılması lazım” dedi.
‘DÜNYA DÜZ DİYEN DE VAR’
Küçükosmanoğlu, bundan sonraki süreçte savunma isteneceğini ve değerlendirmeler sonucunda para cezasından süreksiz müddetle meslekten men cezasına kadar birçok yaptırım yetkileri olduğunu aktardı. Türkiye’de aşıya karşı yaşanan asıl sorunun “aşı tereddüdü” olduğunu belirten Küçükosmanoğlu, “Aşı aykırılığının içinde dünyanın düz olduğuna inanan bir küme bile var. Yani bilimi reddeden, uydurma bilimciler var. Aşı tereddütü ise ‘Bu aşı sanki inançlı değil mi, bana ziyan verir mi?’ üzere fikirler olarak görülebilir” dedi. Bu durumla çaba etmenin bilgi paylaşımıyla olacağını kaydeden Küçükosmanoğlu, “Aşıyla ilgili bilimsel mecmualarda yayımlanmış çalışmalar var. Bizim müşahedelerimiz de var. En değerli müşahedemiz, aşı uygulandıktan sonra sıhhat çalışanlarının hastalanmasında ve vefatında çok kıymetli bir azalma var. Burada Sıhhat Bakanlığı’na düşen, bunları tam sayılarıyla ortaya koymak. Yani aşıdan sonra aşı yaptıranlarda mevt ve ağır bakıma yatma oranlarını tam verirse toplumda aşıya karşı itimat yaratabilir” dedi.
Cumhuriyet
