Dünya koronavirüsten kırılıyor. Mevt alıp götürüyor. Sıkı korunmanız gerek fakat hayat sürüyor, beşerler geçimlerini sağlamak ve kısıtlı da olsa toplumsal hayatlarını sürdürmek zorundalar. Bir yıl oldu koronavirüs salgını çıkalı; virüste on binleri aşkın değişimler (mutasyon) yaşandı ve yaşanıyor ancak bu değişimler virüsün aktifliğini azaltacak ve artıracak bir istikamette olmadı. Yani virüs öteki patojenler üzere vücudumuzun onu basitçe alt edebileceği bir istikamete evrilmedi.
Evrilir mi tahminen, ne vakit bilinmez, tahminen de uzun yıllar bu türlü sürer yahut o da öğrenir başka virüsler üzere ona karşı kullandığımız biyolojik silahlara karşı direnç kazanır. Bunlar bilinmezlikler, bilinir tek şey, insanlığın elindeki en aktif silahın bilim olduğudur. Ve virüslere karşı, bakterilere karşı gayrette insanlığın – bilimin 200 yıllık tecrübesi vardır. Aşının bulunması, antibiyotiğin bulunması büyük muvaffakiyettir, o sayede hayatımız sağlıklı ve uzun oldu. Bu yayılmacı ve öldürücü karakterdeki virüse karşı da tek silahımız aşı.
Tıp, durmadan gelişen bir alan. Bu nedenle, bilimin büyük birikimi sayesinde yeni teknolojilerle çok süratli bir müddette aşılar geliştirilebiliyor. Yeni teknolojilerin en büyük başarısı da korona virüse karşı oldu. 10 yılı aşkın müddettir üzerinde çalışılan teknoloji, binlerce bilim beşerinin virüs üzerinde ağırlaşması ile, koronayı yok edecek silahı geliştirdiler. Hem yeni teknolojiler hem de bildik klasik aşı teknikleriyle üretilen aşıların kullanımına başlandı. Evet acil kullanım müsaadesi veriliyor. Ama bu acil müsaade, aşıların inançlı ve aktif olmadığı manasına gelmiyor. Tek eksiği, denendiği yüz bine yakın insan üzerinde bütün sonuçlarının, yaş dağılımının vb alınmamış olması. Lakin aktifler ve inançlılar.
Kısa bir mühlet içinde de aşı için acil kullanıma başvuran şirketlerin tam raporlarını açıklaması bekleniyor. Burada hiçbir ülke ve hiçbir büyük şirket, kendini ateşe atmaz. Makul bir inanç ve aktiflik elde ettikten sonra harekete geçer. Çin, Rus, Amerikan, İngiliz, Alman yahut Türk, fark etmez; bilim tektir, sistemi aşikardır ve dini, ırkı yoktur. Kullandığımız ilaçların yüzde yüze yakını dünya bilimi tarafından geliştirilmiştir. Lakin hepsini kullanıyoruz! Şimdilik tek kurtarıcı bilim ve ürettiği aşılardır.
BİR SÜRÜ SOYTARILIK
Yok aşıya çip takacaklar, kimliğimizi değiştirecekler, virüsü aşı üreticileri evvel yaydı, sırtımızdan para babaları yeni vurgun yapacak.. Bir sürü soytarılık, virüsten daha süratli yayılıyor. Dünya Sıhhat Örgütü, nasıl virüsün yayılmasına pandemi dediyse, bu palavraların yayılmasına da infodemi ismini taktı. İlaçlar zehirdir. Her biri. İlaç prospektüslerini okursanız, eyvah kullanmasam mı diye düşünürsünüz. Hepsi beşerler üzerinde test edilmiştir. Ve prospektüste sık, seyrek, nadir yan tesirleri yüz, bin, on bin, yüz bin bireyde ne kadar görüldüğü de açıklanır.
Olağan alsanız bile yan tesirlerine uğrarsınız, mesela ülser olur, anaflaktik şoka bile girebilirsiniz. Fakat alırız. Aşılar kitlesel uygulanacağı için en az yan tesirlerine değer verilir. Ancak çok seçkin, yüz bin- beş yüzbin şahısta bir bile olsa, sonucu beklenenden daha ağır olabilir.
Endonezya Çin aşısının yüzde 97 aktifliğini açıkladı. Birinci sonuç fakat öteki ilaçlar üzere son raporlar daha düşük aktiflik gösterebilir. Şeffaflık en kıymetli. Güzel bir aşılama stratejisi ile Türkiye de bu beladan kurtulacaktır. Natürel aşı olmak istemeyenler, bundan sonra iyi bir maske, toplumsal aralık ve hijyen kurallarıyla yaşayabilirler. Raporlar açıklanınca, ben de aşı olacağım, sıra ne vakit gelirse..
Cumhuriyet
