Bahçeli, yeni anayasa tartışmalarına ait şu açıklamayı yaptı:
“Yürürlükteki 1982 Anayasa’nda bugüne kadar 19 kerede 184 değişiklik yapılmasına karşın vesayetin derinlere nüfuz etmiş iz ve kalıntıları bir türlü silinememiştir.
Bunun pek çok nedeni olsa da, en değerlisi Anayasa’nın dayandığı fikir, fikir ve asılların demokratik nitelikten mahrumiyetidir.
Bu kapsamda vasat bulan sıcak tartışmaların sürat kesmeden, bilahare ağırlaşıp yaygınlaşarak bugünlere ulaştığı herkesin bildiği gerçekler ortasındadır.
Bütün hukuk kuralları üzere, anayasalar da belirlenmiş ve üzerinde nitelikli uzlaşma sağlanmış normlar içermektedir.
Anayasa bir devletin temel yapısını ihtiva etmekle birlikte, bu temel yapı içindeki kurum ve kuralların nasıl ve hangi prensiplere uygun olarak işleyeceğini hem gözetmekte hem de göstermektedir.
Bir toplum kontratı çerçevesinde devletin kuruluş temellerini belirleyip işlevsel hale getiren anayasanın başka hukuk metinlerinden muhteva olarak farklılıklar içermesi elbet kaçınılmazdır.
Bu farklılıkların en bariz özelliklerinden birisi de devletin dayandığı fikir ve fikir kalıplarının toplum hayatına yansımasıdır.
Doğal olarak bir anayasanın yazıldığı devrin kurallarını ruhunda taşıması, devlet ve toplum hayatına etki eden müspet yahut olumsuz gelişmeleri lafzında barındırması bugüne kadarki deneyimlerle sabit ve varittir.
1982 Anayasa’sını bu açıdan ele almak akla ve mantığa en uygun tercihtir.
Buradan hareketle mevcut ve meri Anayasa’nın olağan dışı kaidelerin mahsulü olduğu, vakit içinde pek çok hususunda değişiklik yapılmasına karşın statükocu vasfında rastgele bir zayıflamanın da görülmediği çarpıcı biçimde ortadadır.
“YENİ ANAYASAYA MUHTAÇLIK VAR”
Türkiye’nin yeni bir anayasaya gereksinimi olduğu açıktır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin emeli, görüşü ve niyeti de bu taraftadır.
Bilindiği üzere, 27 Nisan 2017 tarihinde yapılan Halk oylamasıyla Türkiye Cumhuriyeti idare sistemi bakımından üçüncü evreye geçmiştir.
Gerçekten ulusal irade, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kabul ve tasdik etmiştir.
Yeni idare sistemi geçmişten tebarüz edilen tarihi emanetlerle geleceğe yüklenen kutlu gayeleri buluşturan ulusal nitelikli, demokratik ve kapsayıcı niyetli bir anlayış ve kavrayış üzerine inşa edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 9 Temmuz 2018 tarihi itibariyle resmen uygulanmaya başlamış, idare hayatımız bu haliyle güçlenmiş, kuvvetler ayrımı ortasındaki çizgiler netleşmiştir.
Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir.
Anayasası eski sisteme nazaran hazırlanmış, idare sistemi yeni asıllara nazaran ıslahata bağlanmış bir ülkenin siyasi ve türel çelişkilerden kurtulmasının ayrıca bir seçeneği yoktur.
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNDE ISRAR
Parlamenter sistemin tozu ve tortularıyla Türkiye’nin ufkunun perdelenmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni en azından zaafa uğratma riski taşımaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kökleşmesi, serpilmesi, taban tutması, devlet ve millet hayatına nüfuz eden kilitlerin açılması bu sayede mümkün olacaktır.
Toplumun her kesitini kucaklayan, yasal her kanıyı sahiplenen, kurucu bedellere yaslanan, kuruluş ideolojisini benimseyen, kaldı ki yeni idare sisteminin temel yapı taşlarını, vazgeçilmez unsur ve temellerini daha da geliştirmeyi önceliğine alan bir anayasa ertelenemez gereksinimdir.
Vaktin ruhuyla çelişen ve üstelik aksi düşen hukuk kuralları; sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasal kazanımları sekteye uğratacak, problemlerin daha da ağırlaşmasına yol açacaktır.
Bu prestijle hukuk piramidinin en üstünde yer alan anayasalar engelleyici yahut geciktirici değil; dinamik, istikrarlı, tarihi müktesebatla çerçeveli, ulusal hasretleri gerçek okuyan, devlet-millet ortasındaki bağları herkesin kendisini içinde göreceği bir toplum kontratıyla yoğuran müstesna bir yaklaşımla temellenmelidir.
“BİZİM HEDEF VE ARZUMUZ”
Bizim emel ve dileğimiz da budur.
Hedeflenen yeni anayasanın kalite ve kapsayıcılığı ne kadar fazla olursa olsun; siyaset şayet ahlaki rekabetten uzaklaşır, bölünme ve hengame üzerine bina edilirse, bunun acıklı faturası direkt millete çıkacaktır.
Türkiye’nin kutuplaşma virüsünden arınması, temel hak ve özgürlüklerin ulusal pahalarla perçinlenmesi samimi beklentimizdir.
Zımnî mahfillerde, tehlikeli amaçlarla, gölgeli emellerle anayasa taslağı hazırlayıp devletin ülkesi ve milletiyle ayrılamaz bütünlüğünü siyasi emellerine kurban etmek isteyenlerin içine düştükleri zilletten kurtulmaları bir öbür beklentimizdir.
Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihindeki en kıymetli ıslahatı yeni idare sistemi ise başkasının yeni anayasa olması tarihe ve millete boyun borcumuz olarak değerlendirilmelidir.
Yeni anayasayla birlikte;
• Fikir ve tabir özgürlüğünün sağlam temellere bağlanması,
• Ulusal birlik ve kardeşlik bağlarının sürdürülebilir ve süreklilik arz eden demokratik kriterlerle bağıtlanması,
• Devlet ve millet ortasındaki karşılıklı sorumlulukların sarih bir formda bağdaştırılması,
• Yeni idare sistemiyle örtüşen devlet yapısının bağlayıcılığı ve hukuk mevzuatındaki gerekli düzenlemelerin yapılması mutlak surette ve öncelikle ele alınmalıdır.
Bir öteki değerli konu ise yeni anayasanın özü olacaktır. Bu meyanda hazırlanacak anayasa;
Türkiye’nin 21.yüzyılın üçüncü on yılında ve Cumhuriyet’in 100.yıldönümünün de ivmesiyle, terör, yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve işsizlik musibetlerini yenmiş bir ülke olmasına takviye vermeli,
Siyasal sistemimizdeki antidemokratik ögeleri tasfiye ederek çağdaş demokrasilerde olduğu üzere, fikir, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve gibisi alanlarda temel hak ve özgürlükler garanti altına alan devlet bünyesine kavuşmayı temin etmeli,
Herkesin birebir milletin evladı olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil birleşmeyi, farklılaşmayı değil kucaklaşmayı, kutuplaşmayı değil kaynaşmayı tahkim edecek bir uzlaşmayı sağlamalı,
Millet varlığı ile etnik köken yahut mezhep üzere doğal özelliklerin ulusal kimliğin ve bin yıllık kardeşliğin ayrılmaz bir modülü olarak görüldüğü birlikte yaşama kültürünü daha da pekiştirmelidir.
Anayasa’nın ana fikrini teşkil eden Türkiye’nin ayrılamaz bütünlüğü, üniter siyasi yapısı ile lisanının Türkçe olduğu unsuru farklı yorumlara açık olmayan ve herkesi bağlayan kuruluş prensipleridir. Ve bu türlü kalmalıdır.
“TEK MİLLET” VURGUSU
Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek lisan temeline dayalı ulusal ve üniter bir devlettir.
Yeni anayasa, bu vesileyle tekrarladığımız ulusal ve tarihi haklarımızı koruma etmelidir.
PKK’yla anayasa hazırlık masası kuranların savruldukları yanlış yoldan dönmeleri millete ve demokrasiye sadakatin gereği, yeni anayasa yazımı konusunda irade beyanları ise samimiyetlerin testidir.
Gerçekten “Aşağıya bakmayacağız” diyerek aksiyon yapan marjinal kümelere dayanak veren siyasi partilerin, Türk milletinin yükseklere odaklanmış bakışlarını özümsemeleri, buna riayet ve refakat edecek hamiyeti sergilemeleri kendileri ismine da güzel bir adım olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi yeni bir anayasa yazımı konusunda Cumhur İttifakı’nın birleştirici ve kucaklayıcı şuuruyla hareket edecek, üstüne düşen demokratik vazifeleri çekinmeden yerine getirecektir.
Cumhur İttifakı’nda anlayış ve gaye birliği vardır, Allah’ın müsaadesiyle gereği de yapılacaktır.
“TBMM’DE KÜMESİ BULUNAN PARTİLER”
Tıpkı dürüst hali TBMM’de gurubu bulunan öteki partilerden bilhassa beklemek en olağan hakkımızdır.
2021 yılı huzur, rahmet, ıslahat ve yükseliş periyodu olacaktır.
Bunu da yeni anayasa taçlandırmak herkesin öncelikli sorumluluğu olmalıdır.”
Cumhuriyet
