Zafer Partisi Genel Lideri Ümit Özdağ, ülkemizi AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a açık mektup yazdı. Özdağ, kelam konusu mektupta Mustafa Kemal Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklara değinerek “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı politik, ideolojik ve kültürel bir savaşı, acımasız ve insafsız bir halde sürdürüyorsunuz” dedi.
“DÜŞMANLIĞI SÜRDÜRÜYORSUNUZ”
Erdoğan’nın Atatürk ile kazanılması imkansız bir yarış içine girdiğini söyleyen Özdağ, “Atatürk Kültür Merkezi’nin ismini “Başkent Millet Bahçesi” olarak değiştirerek düşmanlığınızı sürdürdünüz” sözlerini kullandı.
Özdağ tarafından yazılan mektup şu formda:
AKP Genel Lideri
Recep Tayyip Erdoğan
Sayın Erdoğan,
Cumhuriyetimizin kuruluşunu ve büyük kazanımlarını her fırsatta aşağılıyorsunuz. Atatürk düşmanlarını,Atatürk ve Cumhuriyete taarruz konusunda cesaretlendiriyorsunuz.
Sayın Erdoğan,
Atatürk’e yönelik cesaretlendirdiğiniz ataklar, Türk Milletinin Atatürk sevgisini azaltmıyor. Bilakis sizin cesaretlendirdiğiniz, bazen şahsen yaptığınız akınlar Türk Milletinin Atatürk’e olan samimi sevgisini her geçen gün artırıyor. “2002 yılında mi Atatürk sevgisi daha yüksekti 2021 yılında mi?” sorusunun karşılığı 2021 yılında daha yüksek olduğudur. Türk Milleti’nin bütün partilerden seçmenleri ve daha seçmen olmayan yaştaki genç evlatlarımızın samimi, sıcak ve gerçek Atatürk sevgisi her geçen gün artmaktadır. Atatürk’ün ismi tesislerden kalktıkça, kalplerde daha güçlü biçimde yer almaktadır.
Sayın Erdoğan,
2020 yılı içinde bir gün TBMM’de Genel Konsey çalışmaları sırasında bir AK Parti milletvekili tarafından telefon ile arandım. Lobide buluştuk. Sohbet sırasında AK Parti milletvekillerinin en az yüzde 50’sinin Sizin Atatürk konusundaki açıklama ve politikalarınızdan son derece rahatsız olduğunu söyledi ve ekledi “Erdoğan’ın Atatürk konusundaki açıklamalarına reaksiyon gösteren AK Parti milletvekilleri eşlerinin oranı milletvekillerinden daha yüksek.” (Endişe etmeyin Sayın vekil, isminiz bende sonsuza kadar gizli kalacak.)
Sayın Erdoğan,
Siz değil AK Parti seçmenini, AK Parti milletvekillerini dahi Atatürk’ü sevmeme konusunda ikna edebilmiş değilsiniz. Size oy veren seçmen elbette sizi seviyor. Zira siz iyi bir siyasetçisiniz. Toplumun bir kısmının taleplerini iyi okuyor ve bu taleplere yanlışsız yanıt veriyorsunuz. Ne yazık ki toplumun öteki kısmına ise düşmanınız üzere muamele ediyorsunuz. Size 2002’den bu yana takviye veren seçmenin hepsinin ömrüne bir halde olumlu manada dokundunuz. Bunun için seçmeniniz sizi seviyor, inanıyor ve şükran duyuyor. Fakat AK Parti seçmeninin küçük bir kısmı hariç, çok ancak çok büyük kısmı 83 sene evvel Hakka yürüyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü size karşın sizden daha fazla sevmeye devam ediyor. Sizi seviyor fakat sizi sevmesi Atatürk’e olan sevgisini azaltmıyor, hatta içten içe size içerliyor.
Yalnızca AK Parti seçmeni değil, bugün size dayanak veren MHP seçmeni de Atatürk’e büyük bir sevgi ile bağlıdır. Merhum Türkeş’in 1964’de bir konuşmasında “Atatürk, Türklüğe aşk, insanlığa sevgi, bilimin önderliğine inançtır” diye söz etmiş ve vefat ettiği 4 Nisan 1997’de verdiği son siyasi demecinde “Atatürk, Türklüğün Himalaya’sıdır” diyerek, Gazi Paşa’ya sevgisini vurgulamıştır. MHP’ye gönül veren kitleler bugün de Türkeş’in bu çizgisine sadakati kararlılıkla sürdürüyorlar.
Sayın Erdoğan,
“Ben yollar yapıyorum, sıhhat hizmetleri sağlıyorum, türban yasağını kaldırdım, seçmenime toplumsal yardım yapıyorum, iş ve aş veriyorum, ihalelerde öncelik veriyorum, neden buna karşın benim seçmenim, milletvekillerim bile Atatürk’ü benden daha çok seviyorlar?” diye sorabilirsiniz.
Bütün dünya üzere AK Parti’ye oy veren vatansever seçmen de Atatürk’ün Türk Milletine devletini, bağımsızlığını, ulusal haysiyetini geri kazandırdığını biliyor. AK Parti seçmeni de öbür partilerin seçmenleri üzere Atatürk’ün Türk Milletine 1683’de Viyana’da başlayıp 1921’de Sakarya önüne kadar 238 sene süren üç kıtadan geri çekilmeden sonra birinci defa zaferin tadını yaşattığını biliyor.
Sayın Erdoğan,
Atatürk, Türk Milletine 238 yılı boyunca yaktığı ağıtları unutturan kişidir. Nazlı Budin’in 2 Eylül 1686’de kaybından sonra Türk Milleti “Kıble tarafından üç top atıldı. Perşembe günüydü güneş tutuldu. Cuma günüydü Budin alındı. Aldı Nemçe bizim Nazlı Budin’i” diyerek ağlamıştır.
Türkler Belgrad’ı kaybedince “Belgrat’ın etrafının barusu, İçine ekerler mısır darısı, Onun ağlaşıyor kızı karısı, Aman imdat diye ağlar Belgrat” diyerek yas tutmuştur.
Ve sonra Rumeli’yi kaybettik. “Kara toprak kandan olmuş kırmızı! Doğrandıkça Türk bayanı, Türk kızı! Can meskenine canavarca saldırmış, Sürü sürü ırz ve namus hırsızı! Mihraplara çan asılmış, Ezanlar! susturulmuş, güm güm ötüyor çanlar! Mescitlerin minberleri yakılmış, Çizme ile çiğneniyor Kur’anlar!” dizeleri Rumeli’de olanların yalnızca bir kısmını özetliyordu. “Çanakkale’de vurdular beni” diye hüzünlendik, Yemen türküsü ile ağladık.
Sayın Erdoğan,
Ağıtlar ile geçen 238 yıldan sonra Mustafa Kemal Atatürk bu ağıtlarından sonra Türk Milletine “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” marşı ile zaferi, “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” mısraları ile coşkuyu yaşatan başkandır.
1683’de başlayan geri çekilişi ve bu geri çekiliş sırasında yalnızca 1821-1918 ortasında soykırıma uğrayan 5 milyon Türk ve Anadolu’ya göç eden 5 milyon insanımızın yaşamak zorunda kaldığı trajediyi anlamazsanız. Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun çabasını anlamanız mümkün değildir. Üstteki ağıtlarda kirletilen ve katledilen Türk bayanlarını kurtaran, çiğnenen Kur’anları çiğnetmeyen kişidir Atatürk.
Bulgaristan’da Bulgar çetelerinin takibinden kaçmak için çocukları ile bir derede sazların ortasına saklanan bayanının kucağındaki bebek ağlayınca sesi duyan Bulgar çeteciler duyup gelmesinler diyerek bebeğini suyun altında tutarak boğan ve öbür çocuklarının canını lakin bu türlü kurtaran Türk annesinin acısını anlamadan Atatürk’ü Türk Milleti’nin neden bu kadar sevdiğini anlamak mümkün değildir.
Sayın Erdoğan,
Devlet kuruculuğu ya da devlet kurtarıcılığı tarihte çok az beşere nasip olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk o çok az insan ortasındadır. Siz, hiçbir vakit o çok az devlet kurucusu ortasına giremeyeceksiniz. Zira, Atatürk’ün kurduğu devleti yönetiyorsunuz.
Fakat devleti hakikat dürüst yöneteceğiniz yerde, Atatürk ile asla kazanamayacağınız bir yarışta devleti çok ağır bir varlık krizine sürüklüyorsunuz. Tarihte birinci sefer sizin yönettiğiniz bir devlette bir terör örgütü paralel devlet kurmayı başardı. 15 Temmuz’dan ders almadınız, bakanlık ve kurumları cemaat ve tarikatlar ortasında paylaştırarak, devleti parçalamaya devam ediyorsunuz.
Sayın Erdoğan,
Devlet kurumları geleneklerini, liyakat prensibini, rasyonel idare unsurunu kaybedip, cemaatler ve tarikatların çarpışma alanına dönüşürken, Sizin düşmanlaştırma boyutu kazanan tansiyon siyasetiniz Türkiye’yi iç savaş eşiğinde toplum pozisyonuna getirmiştir. Meğer Türk Milleti “Bilim, Birlik ve Barış” istiyor. Sizin üzere düşünmeyenleri ikinci sınıf vatandaş olarak görüp muamele ederek Türkiye’nin birliğini sağlayamaz, devleti yönetemezsiniz. Süngü ile herşey yapılır fakat üzerinde oturulmaz.
Sayın Erdoğan,
İktisat ve dış siyasette makus idare sonucunda kurduğunuz rejim büyük bir kriz yaşıyor. Bir yanda ABD-AB ittifakı öteki yanda Çin-Rus ittifakı Türkiye’yi küçük düşürücü kuralları dayatarak yanlarına çekmeye çalışırken, siz Atatürk’ün işgalden kurtardığı Ayasofya’da Atatürk’e hakaret edilmesine müsaade vererek Türk Milletinin ruhunun derinliklerinde kırılmasına müsaade veriyorsunuz.
Sayın Erdoğan,
Aslında Atatürk’ün bugün de çok güçlü olduğunu siz de pek iyi biliyorsunuz. Onun için 15 Temmuz FETÖ’cü darbesi sonrasında AK Parti Genel Merkezi’ne Atatürk posterlerini astırıp, Atatürk’ün müdafaası altına girdiniz. Doğrusu da buydu. Zira Atatürk kapsayıcı ve umut verici bir başkan. Siz dışlıyor ve ümitsizlik aşılıyorsunuz. Atatürk, “Benim naçiz bedenim şüphesiz bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilel-edeb payidar kalacaktır” derken, Siz “Ben gidersem devlet yıkılır” diyorsunuz
Sayın Erdoğan,
Türkiye bu kadar ağır bir krizden geçerken ve etrafımızda ağır bir kuşatma gerçekleşirken, devleti ve toplumu kazasız belasız bu süreçten çıkarmanın tek yolu Atatürk ile girmiş olduğunuz çabadan vazgeçmektir. Atatürk’ün sizin hiçbir vakit olmadığınız bir üst ligde olduğunu anlamanız gerekiyor. Eski mesleğiniz olan futbol kavramları ile tabir edersek; Atatürk insanlık tarihinin Üstün Liginde oynamıştı. Siz, ise tarihin ikinci liginde top koşturuyorsunuz. Birinci lige geçmenizin ve jübileyi birinci lig futbolcusu olarak yapmanızın tek yolu Atatürk ile hengame etmeyi bırakarak oyunu onun öğrettiği üzere oynamanızdır. Bunun manası Türkiye Cumhuriyetini kuruluş pahaları ve ideolojisi üzerinde 21. Yüzyıla taşıyacak bir siyaseti süratle kabul etmenizdir.
Sayın Erdoğan,
Saray’dan nasıl görünüyor ve sizi izole ettiği söylenen yakın etrafınız Size nasıl yansıtıyor bilmiyorum lakin, hangi partinin seçmeni olursa olsun, Türk Milletinin yüzde 99’u gergin, kızgın ve yorgun. Sokaklar, caddeler barut üzere. Beşerler geleceğe ümitsizlikle bakıyor. İşleri, aşları, çocuklarının geleceği ve kendi güvenlikleri konusunda ağır korkular yaşıyorlar. Artık toplumsal bir krize dönüşen artan intiharlar, artan hata oranları, bayana, çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddetin tırmanması, insanların tahlili uyuşturucuda aramaları toplumun yaşadığı krizin ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Ve Siz bu türlü yüksek tansiyonlu bir ortamda toplumsal barışı destekleyecek bir rol modeli olmanız gereken yerde, muhalefet partisi önderlerini şiddet uygulaması ile tehdit ediyorsunuz. Bu yalnızca bir siyasi başkanı değil, o bireye oy vermiş bütün seçmenleri amaç almak manasına gelir.
Sayın Erdoğan,
Sizin de Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
Hürmetlerimle,
Ümit Özdağ
Zafer Partisi Genel Lideri
Cumhuriyet
